İtiraf edelim, uzun vadeli yatırımcı olmak çoğumuz için bir
tercihten öte mecburiyet olmuştur. Ne
yazık ki para kazandığımız için değil para kaybettiğimiz için uzun vadeli
yatırımcı oluyoruz.
Uzun vadeli yatırımcı olmak ezbere önerilen bir yöntem.
Örneğin her yıl düzenli kar payı dağıtan, doğru ve dürüst yönetilen, gelecek
vadeden bir şirketin hisse senedini alıp uzun vadeli ortak olmak iyidir. Siz
bir de ortak olduğu şirket her sene
düzenli zarar açıklayan, hisse senedinin fiyatı her yıl bir önceki yılın altına inen yatırımcıya
uzun vadeli yatırımcı olmayı sorun.
Uzun vadeli yatırımcı olmak, her günün iniş çıkışlarından
uzak durmak isteyen, piyasayla yakından ilgilenemeyen yatırımcılar için fena
bir yöntem değil. Uzun vadeli yatırımcı
olmayı bilinçli bir şekilde tercih etmişseniz, yani ne yaptığınızın ya da ne
yapamadığınızın farkındaysanız sorun yok. Sorun başka yerde.
Bir yatırımcı nasıl uzun vadeli yatırımcı olur? Genellikle
bugün alıp yarın kazançla satmayı düşündüğü işlemi beklentileri karşılamayınca,
zarar karşısında donan yatırımcı tipi, kısa vadeli işlem yapan ama işlem
sonucunda zarar kesip kenara çekilmek yerine soranlara “ben zaten uzun vadeli
düşünüyorum “ diyen yatırımcı profili. Zarar
kesmek yerine ümit kestiği için uzun
vadeci olan yatırımcı.
Zararı daha da büyüten bu vade uyuşmazlığından kurtulmak
için en baştan yatırım vadesinin belirlenmesi gerek. Yapılan işlemlerin sonuçlarının,
işlem vadesini hızlıca değiştirmesine izin verilmemeli. Çok kritik gelişmelerin
tabloyu değiştirdiği dönemleri elbette dikkate almak gerek. İşlem yapmadan önce
hangi seviyeden kazançla çıkacağınızı hangi seviyeye kadar zarara tahammül
edebileceğinizi belirlerseniz, işlem yapıp “taraf” olduktan sonra yaşananlar
kararınızı ve işlem vadenizi değiştirmez ( taraf olduktan sonra sizi
doğrulayacak kanıtlar arar, tersini görmek istemezsiniz) Böylece aslında vadeye
değil hedeflediğiniz kar-zarar noktalarınıza bakarsınız.
Hedefiniz yoksa,
vadeniz olmuş ne işe yarar?
Yatırımcılar için zor bir dönemdeyiz. Hangi dönem kolaydı ki
diyebilirsiniz ama 2008’den sonra merkez bankalarının ekonomik sistemlerin
tamamına ağırlıklarını koyduğu dönemde uzun vadeli yatırımcı olmak gerçekten zorlaştı.
Krizi en az hasarla atlatmak için merkez bankalarınca uygulanan devasa parasal
genişleme, sıfıra yakın faiz politikasının dünyayı getirdiği nokta belli. Bol
ve ucuz paranın sarhoşluk etkisi geçiyor ama dünya normalleşemiyor. Hala bol ve
ucuz parayla elde edilen ekonomik kazanımların korunup korunamayacağını
tartışıyoruz.
Otoriteler çelişki içinde, artık söylenenlerle
yapılanlar-gerçekler örtüşmüyor. Sözlü yönlendirmelerle de bir yere kadar. Bu durum
ABD özelinde böyle, gelişen ülke piyasaları için ise hem ciddi fırsatlar hem de
sarsıntı yaratabilecek risk unsurları var. Merkez bankaları ve otoriteler bile
3 ay sonrası için net konuşamıyorken, belki yılın son çeyreği için bir kez daha
alttaki üç öneriyi tekrarlayabiliriz;
1-
İlk amaç mevcut varlığınızı korumak olsun
2-
Yüksek kazançlar peşinde olmayın
3-
Enflasyon üzerinde kazancı kısa vadede elde
ettiyseniz ( kabaca yıllık enflasyon %8, siz 1 ayda %8 kazandıysanız) daha fazlası için hırslanmayın, kenara
çekilmeyi bilin