21 Aralık 2016 Çarşamba

Üstat ile seyis

Üstad konuşma yapacağı salona girince içeride tek bir dinleyici görmüş. Morali bozulmuş tabii, konuşma yapma konusunda kararsız kalmış, tek dinleyicisine sormuş:

- Salonda tek dinleyici sensin, sence konuşmalı mıyım konuşmamalı mıyım?


Adam cevap vermiş:


- Üstadım ben basit bir seyisim, bu konulardan anlamam. Fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp tek bir atın kaldığını görseydim yine de onu beslerdim.


Seyisin bu sözlerine hak veren üstad konuşmasını uzun uzun yapmış, kendisini mutlu hissetmiş. Tek dinleyicisinin de onayını almak için sormuş


-Konuşmayı nasıl buldun?


Seyis cevap vermiş:


- Sana daha önce söyledim, ben basit bir seyisim, bu konulardan anlamam. Ama ahıra gelip biri dışında bütün atların kaçtığını görseydim, evet onu beslerdim. Fakat elimdeki yemin hepsini ona vermezdim.

14 Eylül 2016 Çarşamba

Dünya Bankası'nda Danışman

Çobanın biri dere kenarında koyunlarını otlatırken çok lüks bir araba kendisine yaklaşmış. Arabadan üzerindeki kıyafetleri çok pahalı olduğu belli olan bir genç inmiş ve çobana sormuş

"süründeki koyun sayısını bilirsem bana onlardan bir tanesini verir misin?"

Çoban bir adama bir koyunlarına bakmış, "peki" demiş.




Fiyakalı genç bilgisayarını hesap makinesini, cep telefonundan GPS sistemini açmış, algoritmayı çalıştırmış, çarpmış bölmüş, ortaya çıkan 100 sayfalık rapordan sonra çobana dönüp "1248 tane koyunun var" demiş.

Çoban "doğru" demiş "sürüden istediğin koyunu alabilirsin"

Fiyakalı genç sürüden bir tane seçip, kazandığını arabanın arka koltuğuna koymuş, tam arabaya binip gidecekken bu kez çoban genç adama dönüp "eğer senin ne iş yaptığını bilirsem koyunumu geri verir misin?" diye sormuş. Genç "tamam" demiş.

Çoban "sen Dünya Bankası'nda danışmansın" demiş. Genç adam şaşırmış "nasıl bildin?"

Çoban "çok basit, buraya çağırılmadan geldin, benim bildiğim bir şeyi bana söylemek için koyunumu istedin ve yaptığın hiçbir şeyden anlamıyorsun, koyun diye köpeğimi aldın."

13 Eylül 2016 Salı

Uzman körlüğü

Fizikçi, matematikçi, kimyager, jeolog ve antropologtan oluşan bir heyet araştırma için araziye çıkarlar. Birden yağmur bastırır, ekiptekiler yakınlarındaki bir köy evine sığınırlar. Ev sahibi bir şeyler ikram etmek için mutfağa geçer. Ekibin bütün dikkati soba üzerinde toplanır.


Soba yerden 1 metre kadar yukarıda, dizili taşlar üzerine kurulmuş haldedir.

Sobanın neden böyle kurulmuş olabileceğini düşünürler, herkes kendi fikrini açıklar:

Kimyager " adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış olmalı" der.

Fizikçi " ev sahibi sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiştir" der.

Jeolog " burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan deprem anında sobanın taşların üzerinde yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmış" der.

Matematikçi "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış" der.

Antropolog "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıda kurmuş" der.

Bu sırada ev sahibi içeri girer, ona sobanın neden böyle yukarıya kurulduğunu sorarlar. Ev sahibi biraz mahcup " borumuz yetmedi" cevabını verir.

Sonuç:
1. Soruların cevabı her zaman karmaşık olmak zorunda değil.
2. Uzmanlık iyidir ama körlük yaratabilir. Uzmanın körlüğüne karşı uyanık olun.
3. Uzmanı dinleyin, anlattığı  çözümü basit/sade şekilde anlatamıyorsa ya büyük ihtimalle sorunu anlamamıştır ya da çözümü bulamamıştır.

1 Eylül 2016 Perşembe

Trading Balık Tutmaya Benzer

Bir gün bir balıkçı av malzemelerini ve balık sepetini alarak oltayla balık tutmaya gitmiş.



Gittiği yerde bol şans dilediği diğer balıkçılar çok şanslı değillermiş, henüz hiç balık avlayamamışlar. Adamımız oltasını atmış, kısa bir süre sonra oltasına büyük bir balık gelmiş. Ama adam balığı iğneden kurtarmış ve kendi kendine "olmadı" diyerek balığı denize bırakmış.

Kısa bir süre sonra ondan daha büyük bir balık yakalamış ama yine "olmadı" diyip balığı suya geri atmış.

En sonunda çevredekilerin alaycı bakışları arasında küçük bir balık yakalamış. Etraftaki balıkçılar "büyükleri beğenmediğine göre bunu hiç tutmaz hemen suya atar" diye düşünmüşler. Fakat adamımız balığı iğneden kurtardıktan sonra "oh be " diyerek balığı sepetine atmış. Balıkçılardan biri dayanamayıp sormuş "arkadaş büyük balıkları geri atıyorsun ama küçük balığı sevinçle sepetine atıyorsun, bu nasıl iş?"

Adamımız cevap vermiş "evet balıklar büyük ama benim sepetim küçük, ben sepetime uygun balıkları yakalama peşindeyim."

Trading de balık tutmaya benzer, taşınamayacak pozisyonların yüklenilmemesi gerek.

Başkasının kovasına değil kendi kovamıza bakmak gerek.

Kazanırken de kaybederken de sınırlarımızı bilmek gerek.


14 Temmuz 2016 Perşembe

Çılgın zamanlarda yaşamak bize düştü

Sözleri Kemal Kahraman/Gürkan Sarıgül'e ait bir şarkı var, şöyle başlıyor

nerde kendini bilmez çocuklar
bir sabah öylece çekip gittiler
çınladı alkışlar kor sokaklarda
yankısı kime kaldı?

Kime kalacak pokemona kaldı.
Gerçekten çılgın zamanlarda yaşıyoruz.

Güne böyle bir haberle başlamak benim için eğlenceli, bu pokemon zevzekliği tehlikeli boyutunu gecikmeden gösterdi. Ayrıca bu daha başlangıç.

Kaynak: incisözlük

Dünyanın tek çılgınlığı sokaklarda elinde telefon pokemon arayan zombiler değil. Başka çeşit zombilerde var. Örneğin piyasa zombileri. Pokemon saçmalığınn yaşandığı dönemde negatif faiz çılgınlığı...

Dünyada kabaca 45 trilyon dolarlık tahvil var. Bu tahvillerin 13 trilyon dolarlık kısmı negatif faiz tarafında. Yani gelecekte bugün verdiği paranın daha azını geri almaya razı insanlar var ve bunların sayısı hızla artıyor. Mantıklı mı? Kendi içinde belki evet. İleride daha da aşağı inecek bir faiz öngörülüyorsa bugünkü negatif faizle parayı parketmek neden yanlış olsun. Negatifin negatifi var. Ama ya büyük bir hata yapılıyorsa? Geçmişte çok kez olduğu gibi birşeylerin fiyatı yanlış ölçülüyorsa?

Danimarka'da merkez bankasının uyguladığı faiz - 0,65
İsviçre'de -0,75
İsveç'te -0,50
Japonya'da -0,10
AB'de -0,40

Yukarıda saydığımız ülkenin toplam milli gelirleri küresel milli gelirinin 4'de 1'i yapıyor. Olay çok büyük, bayat klişe ama olsun soralım, tehlikenin farkında mısınız?

Para tutmanın cezalandırıldığı bir dünya nereye doğru gidiyordur? Daha da düşer diye saldırılan tahvillerde beklenen olmaz ve faizde yükseliş yaşanırsa "bu malın alıcısı" kim olur?

Alışmak insana verilmiş en üstün yeteneklerden biri, belki negatif faize de alışırız. Ya da bir dönem Marksist, sonra İslamcı en son Türkçü olan, keşke sadece şiir yazsa dediğimiz İsmet Özel'in dediği gibi,

ben ne büyük bir dalgınlıkla bakmış olmalıyım ki hayata
görmedim orada, çinko damlar ve plastik sürahilerin tanrısını

Belki biz birilerinin gördüğü ama bizim farketmediğimiz bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Ama plastik sürahi bir necefli maşrapa değil.





8 Haziran 2016 Çarşamba

Brexit ve İsviçre

İsviçre frangı değer kazanıyor ve bu durum İsviçre için ciddi bir risk yaratıyor.

23 Haziran’da yapılacak olan İngiltere’nin birlik içinde kalıp kalmama kararının alınacağı referandum, sadece İngiltere’nin veya AB’nin “birlik olma” gayretinin sorunu değil. Fed’i faiz artırımı konusunda bekletmeye iten ve ECB’yi alternatif senaryoları hazır tutmaya zorlayan bir süreç.

Brexit konusu başka bir merkez bankasını da karar kara düşündürüyor olabilir, İsviçre Merkez Bankası (SNB).

İsviçre frangı son 10 yılda küresel piyasaların sert dalgalandığı dönemde sığınılacak liman oldu. 2007-2011 yılları arasında yaşanan ve henüz sona erdiği söylenemeyen son krizde İsviçre frangı euro’ya karşı %50 değer kazandı. Cari fazlası olan ve hukuk sistemi oturmuş, siyasi gölgelerden uzak İsviçre, zor dönemlerin sakin limanı olma durumunda. Şimdi bir kez daha İsviçre, çevresinde yaşanan gelişmeler sebebiyle, ama artık para birimi üzerinden sorun ithal eder duruma geliyor.

Dünyanın geri kalan kısmı gibi İsviçre de parasının değerli olmasını istemiyor. Çünkü değerli para birimi ihracatta avantajlı kur imkanını ortadan kaldırıyor. SNB bu durumdan hoşlanmadığını Ocak 2015’de euro tabanını kaldırarak göstermişti. SNB aşırı değerli olmayan para birimi ve faiz indirimi ile İsviçre ekonomisini korumaya çalışıyor.

Brexit bir tehdit mi? Evet. Son anketlere göre AB’den ayrılma taraftarları biraz önde görünse de sonucu kararsızlar belirleyecek (şu an %11’lik orana sahipler).
İngiltere birlikten ayrılısa sterlin’in %15’e kadar değer kaybedeceği varsayılıyor (bu varsayım İngiltere hazinesinden). Fakat ayrılma kararı çıkarsa tek değer kaybedecek para birimi sterlin olmayacak, euro da ciddi darbe yiyecek. Bu mesele başka bir yazının konusu olsun, biz konunun İsviçre frangını ve SNB’yi ilgilendiren kısmına bakalım.

1. Eğer İngiltere birlikten ayrılırsa euro değer kaybedecek. Yabancı rezervinin % 42’si euro %7’si sterlin olan İsviçre Merkez Bankası (SNB)’nın rezervi çok ciddi değer kaybedecek.


     2. Bu senaryoda talep görmesi beklenen ve SNB’ye göre zaten değerli olan İsviçre frangı daha da değerli olacak, fiyatlar üzerinde baskı kuracak, ihracatta rekabetçi kur hedefinden uzaklaştıracak.

30 Mart 2016 Çarşamba

Güzelsin ama özel değilsin

Küresel koşullar ve Fed’in faiz artırımı konusundaki tavrı gelişen ülke piyasaları için şimdilik süresini bilemediğimiz “değerlenme” fırsatı sunuyor.

Aşağıdaki grafikte 21 Ocak’tan bu yana BIST100 endeksi, USDTRY paritesi ve gösterge tahvildeki hareketi görebilirsiniz.




                                    21 Ocak 2016        30 Mart 2016           Değişim % 
BIST100 endeksi               68.500                82,900                         21
USDTRY                                3,01                     2,83                           -5,9
Gösterge tahvil                  11,14                     9,97                           -10,5


Yaklaşık iki ay içinde borsada hızlı bir yükseliş, TL’de değerlenme ve tahvil faizinde düşüş TL varlıklar için özel bir duruma mı işaret ediyor? Bu sorunun cevabını TR benzeri ülke piyasalarıyla karşılaştırmada bulabileceğiz.

Para Birimi                       Değişim %
Dolar/TL                                  -5,9 
Dolar/Brezilya reali               -12,7
Dolar/G. Afrika randı              -9,7
Dolar/Polonya zlotisi              -9,4

Gelişen ülke para birimleri içinde, 21 Ocak-30 Mart arasında TL’nin performansı geride kaldı.

Borsa endeksleri               Değişim %
BIST100                                     21
Brezilya                                       35
Güney Afrika                              13
Polonya                                      15
Borsa endeksleri performansında Borsa İstanbul Bovespa’nın gerisinde kaldı fakat G.Afrika ve Polonya borsa endekslerini geçti.

Gösterge tahvil                 Değişim %
Türkiye                                     -10,5
Brezilya                                    -17,6
Güney Afrika                            -6
Polonya                                    -2,6


Sonuç: TL varlıklar için özel bir durum yok, gelişen ülkelerin geneline bir ilgi var. Bu ilgi devam ettikçe borsa ve kur tarafı, enflasyon geriledikçe faiz tarafı payına düşeni alacaktır.

24 Mart 2016 Perşembe

Ayı/Boğa Piyasası Değil Kedi Piyasası

Bir kedinin gündelik hayatını gözlemleme imkanınız olduysa, farketmişsinizdir, evini sizinle paylaşan kedi (çünkü o ev kedinin ve sahiplik diye birşey varsa kedi sizin sahibiniz), sizi ve evdeki dip köşeyi, her gün yeni bir merakla koklar. Uzmanlar bu durumun yeni bir şey keşfetme güdüsünden kaynaklandığını söylüyorlar. Piyasa aktörlerinin hali de kedinin durumuna çok benziyor. Piyasada her gün yeni bir hikaye aranıyor ama aslında yeni diyebileceğimiz keşfimiz yok. Ev, evdeki eşyalar ve eve girip çıkanlar aynı.

Son küresel krizden sonra, piyasalarda hikayeyi merkez bankaları yazdı. Merkez bankalarının yönlendirmesiyle piyasalar yön buldu.

Son günlerde bir yere gidemeyen görüntü sergilese de Alman DAX endeksi 2009 yılı dibinden %360 oranında yükseldi, aynı dönemde SP500 endeksindeki yükseliş %200’ü aştı, yani hisse senetleri piyasası genel olarak son 7 yılda gayet iyi performans gösterdi. Euro/Dolar paritesi 2014 Nisan’ında 1,40 seviyesine yakın bölgeden 1,05 seviyesine kadar düştü. Bugün euronun değer kazanmasına müsaade etmeyen Avrupa Merkez Bankası politikaları ve dolara aşırı değer kazanımını engelleyen Fed politikalarıyla parite 1,10 seviyesine sıkışmış durumda. Altın 1900 dolardan 1050 dolara kadar indikten ve 1000 dolar seviyesi altı konuşulurken, yine merkez bankaları imdada yetişti ve negatif faizin yeni anormal olduğu dönemde altın dipten dönme fırsatı buldu.

Arada hisse senetleri piyasasında sert düşüşler olsa da genel trend bozulmadı, altın 1280 dolara kadar yükseldikten sonra negatif faizin marjinal faydasını azaltmış gibi görünüyor (altındaki yükseliş “ölü kedi sıçraması” mıydı?). Euro/Dolar paritesi her Fed ve ECB toplantısı öncesinde veya ABD tarım dışı istihdam verisi gibi makro datalarla kıpırdasa hala bir yöne doğru kopmuş değil. Son durumda aynı bir kedi gibi, dip-köşeler veya piyasaların dostu gibi görülen merkez bankaları koklanarak yeni bir hikaye aranıyor.

Şimdilik yeni bir pozitif hikaye bulunmamış olabilir ama hatırlamak gerek, son 7 yılda duymadığımız-okumadığımız felaket senaryosu kalmadı. Fakat piyasalar önüne çıkan engellere takılmadı. Yine aynı bir kedi gibi, zor zamanlarda dört ayak üstüne düşmeyi bildi.

Kötümserler haklı çıktı mı? Bazen-kısmen.
İyimserler kazandı mı? Şimdilik / kesinlikle evet.


Kedilerdeki dokuz can meselesine gelince...
Bu noktada “piyasaların kaç canı kaldı” sorusunun cevabını kötümserlerden bekliyoruz.

10 Mart 2016 Perşembe

DRAGHI VE GAZI KAÇAN GAZOZ TADI

Bugün Avrupa Merkez Bankası’nı (ECB) ve Başkan Draghi’nin basın toplantısını piyasalar heyecanla bekleyecek. Piyasaların beklentisi ECB’nin Euro Bölgesi’ne karşı yönelen tehditlere daha fazla gevşeme ile karşılık vermesi. ECB’den diğer bir beklenti negatif faizde daha aşağıya inilmesi.

ECB kendisine park eden paradan %0,3 oranında ücret (negatif faiz) alıyor. Aralık ayındaki toplantıda piyasaların beklentisi negatif faizin -0,4 seviyesine çekilmesiydi. Bu beklenti gerçekleşmeyince yaşanan hayal kırıklığı bugün tekrarlanmayabilir. Draghi bugün rahat. Gevşeme adımlarına itiraz eden Almanya, Mart ayı toplantısında 25 üye içinde oy hakkı olmayan 4 üyeden biri konumunda.

Merkez bankaları sorunlu dünya ekonomisine herkesi ikna edici çözümler bulmak zorundaymış gibi düşünülebilir. Bu düşünceyi tetikleyen bizzat merkez bankaları olunca, her Fed veya ECB toplantısında piyasaların dalgalanması normal.

Fed’in konut sektörü kaynaklı görülen krize cevabı devasa parasal genişleme olmuştu. Bugün ECB aylık 60 milyar euroluk tahvil alımıyla aynı yoldan ilerlemeye çalışıyor. Ekonomik krizle kırılgan hale gelen dünya için merkez bankalarının anormal tedbirlerine ise bir yenisi eklendi; negatif faiz.

Bölge ekonomisini kurtarmak için ne gerekiyorsa yapacağını söyleyen Draghi, negatif faiz uygulamasıyla olumlu sonuçları amaçlarken başka bir noktadan sıkıştırılıyor. Negatif faiz uygulaması bankacılık sektörünü hırpalıyor. Nitekim yakın geçmişte Avrupa banka hisselerinde yaşanan sert düşüşlerde negatif faiz uygulamasının banka karlarını eriteceği endişesinin büyük payı vardı.

Merkez bankalarınca bulunacak ideal bir çözüm,  her kesimi mutlu eden kararlar dünyası zaten hiç olmadı, olmayacak. Piyasalar açısından bakarsak artık merkez bankalarının daha fazla gevşemeci tavırları nihai faydasını azaltıyor. Uzun bir dönem, özellikle ABD ekonomisi için, kötü ekonomik veriler Fed tarafından sisteme daha fazla para verilmesi ile sonuçlanmış ve dolar ile alınan ne varsa fiyatı yükselmişti. Şimdi parasal gevşeme üzerine negatif faize geçilmesi, piyasa aktörlerini daha riskli varlıklara yöneltiyor. Bir merkez bankası bankalara “bana para getirmeyin, getirirseniz paranızdan %0,3 kesinti yapar size öyle iade ederim” derse, sistemi kredi vermeye zorlar ama sistem kredi verme koşullarını uygun görmezse, paranın gideceği yer spekülatif alanlar olacaktır.

Başka bir sorun daha var.

Merkez bankalarının zor koşullardaki anormal tedbirleri artık piyasa aktörlerini zorluyor. Normal koşullarda ekonominin gidişatına dair öncü sinyaller veren hisse senedi, tahvil-bono piyasaları artık sinyal değil gürültü üretiyor. Piyasaların tepkisi artık daha az anlaşılır durumda. Hatta piyasalar merkez bankaları tarafından “bizi yanlış anlıyorsunuz” şeklinde suçlanabiliyor. Çarpık para politikaları yatırımcıları temel yaklaşımlardan uzaklaştırıp bir uçtan diğer bir uca savuruyor. Hesaplar silinme ihtimaline karşın kurşun kalemle yapılıyor.


Bugün ECB toplantısı ile piyasalar kısa vadede istediğini alabilir ancak artık reel ekonomi için iyi olmayanın piyasa için iyi olmadığı eski normal reflekse doğru adım adım ilerleyen piyasalar, kırılgan ancak umutlu halini koruyor.

19 Şubat 2016 Cuma

Şimdi gözlerini kapat ve gevşe....

Fed'in faiz artırımıyla birlikte euronun dolara eşitlenmesini (EURUSD=1) bekleyenler şimdilik yanılmış görünüyor. Faiz artırımına giden bir ülkenin para biriminin değerinin artması beklenir fakat 2008'den bu yana "eski normaller" rafa kalktı, merkez bankalarının piyasaları yönlendirdiği bir dönemdeyiz.

Fed faiz artırım sürecinde sözlü yönlendirmelerle piyasaların yeni döneme en az hasarla girmesine çalıştı. 2016 yılında Fed'in faizi artırmaya devam edeceği beklentisi yanına daha gevşek bir Avrupa Merkez Bankası (ECB) beklentisi paritede düşüş beklentilerini güçlendirmişti. Meşhur alet çantasından herkesin bildiği, benzer merkez bankalarının çoktan attığı adımları geç de olsa atacağını açıklayan Draghi şu günlerde (eğer gerçekten varsa) euro üzerinde istediği etkiyi yaşayamamanın hüznünü yaşıyor olmalı. Ve elbette ECB'nin kur hedefi yok!!!

Draghi ne gerekirse yapacağız derken, daha fazla veya daha uzun vadede tahvil alımına devam edeceklerini açıklarken dünya ekonomisi yeni risklere uyandı. Çin'in sürdürülebilir büyüme modeline geçişindeki sancılar, petrol fiyatlarının düşmesi ve enflasyonun yükselmesini umut eden merkez bankalarını zorlamaya başlaması, daha fazla gevşemeye hazır ECB yanında "dur bakalım" diyen Fed'i karşımıza çıkardı. Anlaşıldı ki doların değer kazanmasını Fed'in faiz artırımına bağlayanlar biraz daha bekleyecek.


Bir tarafta daha fazla veya daha uzun vadede tahvil alımını sürdürecek, negatif faizde daha da aşağılara inebilecek ECB, diğer tarafta faiz artıramayan, negatif faiz ihtimalinden bahseden Fed, EURUSD paritesinde ufak bir kafa karışıklığı yarattı.


1,08 seviyesinden 1,15 seviyesine doğru yükselen parite 1,10 seviyesi üzerinde kalma çabasında.

Aslında paritede teknik anlamda yeni hareket yok.  Mart 2015'den bu yana 1,05 seviyesi üzerinde kalan ancak 1,15 seviyesi üzerindeki yükselişlerde tutunamayan paritede uzun vadede yatay bant içinde hareket devam ediyor. Haziran 2015'de 1,17 seviyesine doğru yaşanan yükseliş ise 1,15 seviyesi aşılırsa bir sonraki direnç seviyesini göstermiş oldu.

Paritede 1,15 seviyesi üzerinde kalınması için normal koşullarda akla gelen gündem şöyle olmalı:
1. ABD verileri yeni faiz artırımını desteklemezken Fed küresel piyasalarda yangına körükle gitmeyip dolara değer kazandıracak adımlar atmamalı. Veya

2. ECB euro'yu daha da değersiz kılacak adımlar atmamalı. Ekonomik veriler tarafında ise zaten bölge ekonomisinden euro'yu değerli kılacak rakamlar beklenmiyor.

Kısa vadede ise 1,1045 seviyesi destek olarak takip edilebilir. 1,1045 seviyesi üzerinde kalındığı sürece 1,1470 seviyesi test edilebilir. 1,08 seviyesini  kısa vadenin, 1,05 seviyesini uzun vadenin güçlü desteği olarak görüyoruz.

Beklentim, piyasaları çalkalayan gündem maddeleri artık günden güne değişiyor olsa da uzun vadede doların güçlü kalacağı şeklinde. 1,15 seviyesi ve üzerine doğru yaşanan yükselişler makro veriler veya para politikası uygulamaları ile desteklenmiyorsa satış fırsatı olarak değerlendirilebilir.

11 Ocak 2016 Pazartesi

Temel Ekonomi ve Piyasalar


Ekonomi biliminin babası Adam Smith öldüğünde kitaplığının yalnızca beşte biri ekonomi kitaplarıydı. Hayatta ekonomiden daha önemli şeyler de var ama geriye kalan her şey için ekonomi bilgisi şart.

Medya üzerinden ekonominin dili ağır, kendisi anlaşılmaz görünebilir. Ama “ekonomiden anlamak” için ekonomist olmaya gerek yok.

Temel seviyede bile olsa, ekonominin işleyişini kavramadan, sistemin verdiği sinyallerin ne anlama geldiğini bilmeden alınan herhangi bir ekonomik karar, sonu hayal kırıklığı yaratan bir karar olabilir. Ekonomik verileri yorumlamayı öğrenmeden, ekonominin dilini anlamadan geleceğe dair sağlıklı karar alma olasılığı her zaman düşük olacak. Piyasalarda hangi vadede işlem yapılırsa yapılsın makro veriler piyasaları dalgalandırırken bu dalgaların altında kalmamak, hatta bu dalgalanmalardan kazanç elde etmek için ekonominin dilini, temel dinamikleri kavramak zorundayız.

Bu kitapta, para ve sermaye piyasalarında işlem yapan veya yapmak isteyen yatırımcılar için, birkaç ana başlıkta, akademik dilden uzak, fayda odaklı notlar sunacağız. Ekonomik verilerin ne anlam içerdiğini, ilgilenilen piyasalara etkilerini inceleyeceğiz. 






ISBN: 978-605-9254-26-7
2015 Ankara. Eğiten Kitap Yayıncılık
132 sayfa