3 Aralık 2014 Çarşamba

Hatasız Düşünme kitabından notlar

Beyinlerimiz gerçekleri bulmaya değil, gerçekleri üretmeye ayarlanmış. Başkalarını ikna etmek için düşünmeye ihtiyaç duyuyoruz. Başkalarını ikna eden kişi gücü elde eder algısı var. Gücü ele alırsan kaynaklara ulaşma imkanın var. Düşünme amacımızın gerçekler olmadığının ispatı, kitap piyasası. Kurmaca romanlar, gerçekleri anlatan kitaplardan çok satar.

Aşağıda bir kaç düşünme hatası yada doğru düşünme tekniği diyebileceğimiz başlılar var. Notlar "Hatasız Düşünme" kitabından alındı.

1. Hayatta kalana bağlılık
Başarı olasılıkları, gerçekte olduğundan daha yüksekmiş gibi algılanır. Buna karşı koymak için, bir zamanlar umut vaadeden projelerin akıbetine bak.

2. Kişisel gelişim kitaplarından uzak dur.
Bu kitaplar mutlu olmaya doğal eğilimli insanlar tarafından yazılmıştır. Arzu edilen şeylerinin vaadinin yapıldığı her yere dikkat et.

3. Aşırı güven
Bütün öngörülere şüpheyle yaklaş. Planın ne olursa olsun hep kötümser senaryodan yola çık. Böylece durumu bir dereceye kadar gerçekçi değerlendirme şansın olur.

4. Sosyal ispatta tuzağına düşme
Bir ürünün en çok satılan ürün olması sebebiyle daha iyi olmasını bekleme.

4. Batık maliyet yanlışı
Bu ana dek ne yaptığının önemi yok, önemli olan tek şey, şu anda-şimdi ne olduğu ve gelecek için değerlendirmendir.

5. Doğrulama eğilimi
Yeni bilgiler var olan teoriler, dünya bakışıyla ve inançla uyumlu olacak şekilde yorumlanma eğilimindedir. Mevcut görüşlerinle çelişen yeni bilgileri elersin. Sırf onları görmezden geldiğin için hakikatler ortadan kalkmaz. Kendini farklı düşünmeye zorla. Gözlemlerin teorinle çeliştiği zaman bu özel durumu daha çok dikkate al. Not tut. Teorinle çelişen gözlemlerini 30 dk. içinde not et. Çünkü beyin doğrulanmayan kanıtları 30 dk. sonra unutur. Teorin ne kadar istikrarlı görünüyorsa teoriyle çelişen gözlemlerin peşinde o derece faal ol. Herkes kendi teorisinin doğruluğunu ispat etmeye çalışırken SEN KENDİ TEORİNİN YANLIŞLIĞINI KANITLAMAYA ÇALIŞ. Bilinçli olarak, doğrulanamayan kanıtlar ara.

6. Otorite önyargısı
Uzman-otorite-üstad ...bunlara meydan oku. Bunlara karşı ne kadar eleştirel olursan o kadar özgür olursun.

7. Zıtlık etkisi tuzağına düşme
100 TL'den 70 TL'ye düşmüş ürün, fiyatı zaten 70 TL olan üründen daha ucuz algılanır.

8. Hazırda bulunma etkisi
Aklımıza gelen örneklerin kolaylığından yola çıkarak kendimize bir dünya görüşü belirleriz. Halbuki gerçek hayatta hiçbir şey sırf biz onu daha iyi hayal edebildiğimiz için daha sık yaşanmaz.

9. Hikayede gizleneni ara
Bir hikayenin gizlemek istediği nedir?. Her şeyi anlamlı hikayeler şekline sokulmasına izin verme, gerçekleri çarpıtma, ki kararlarını etkilemesinler.

10. Öngörülerini not al. Zamanla öngörünü karşılaştır.

11. Kontrol yanılsaması
Kontrol edebildiğin birkaç seye odaklan. Diğer herşeyi bırak olsun.

12. Sonuç önyargısı
Bir kararı asla sonuca göre değerlendirme. Kötü sonuç kötü karar verildiği anlamına gelmez. Tersi de geçerli. Neden o şekilde karar verdim, bunu gözden geçir.

13. Seçenek ikilemi
var olan seçenekleri gözden geçirmeden önce ne istediğini dikkatlice düşün. Kriterlerini yaz, Mutlaka kriterlerine sadık kal. Mükemmel seçimi yapamayacağını unutma. "İyi bir çözüme" razı ol.

14. Sahiplik etkisi
Bir şey "senin olduğu için" "daha değerli" olmaz.

15. Grup baskısı
Kendini güçlü görüş birliği olan bir grup içinde bulduğunda dile gelmeyen varsayımları araştır.

16. Sıfır risk yanılgısı
Sıfır risk diye bir şey yok.

17. Enderlik yanılgısı
RASA SUNT CARA
Ender olan kıymetlidir.
Bir şeyi sadece fiyatı ve faydası üzerinden değerlendir. O şeyin ender olup olmaması önemli olmamalı.

18. İhtiyatlı olumlu
Olumsuz şeylere olumlu şeylerden daha hassas tepki veririz. Sevimsiz bir yüzü sevimli bir yüzden daha çabuk farkederiz. Kötü davranış iyi davranıştan daha uzun süre hafızada kalır.

19. Kazananın laneti
Asla açık artırımlara katılma. Buffet

20. İlişkilendirme hatası
Çevrendeki insanlar seni büyülese de, hiçkimse kusursuz değil, hiçkimse kendi kaderini tayin etme gücünde değil. Herkes bir durumdan diğerine savruluyor. Yaşananları gerçekten anlamak istiyorsan dikkatini oyunculara değil, oyuncuların maruz kaldığı etkiye odaklan.

21. Reklam panolarına dikkatli bak. Öne çıkarılan özelliği dışarda bırak, bir kez daha bak.

22. Alternatif yollar
Riskler asla doğrudan göze çarpmaz. Bu yüzden alternatif yolların neler olduğunu her zaman düşün.

23. Öngörülere karşı eleştirel ol.
Öngörüde bulunanın teşviği ne? Çalışan mı? Neden sansasyonel öngörü medyada yankı bulur? Öngörüde bulunanın ispat oranı ne? Kaç öngörüsünün kaçı tutmuş?

24. Aşırı hareket.
belirsiz durumlarda birşey yapma dürtüsü hissederiz. Sonrsında herhangi birşey düzelmese de kendimizi iyi hissederiz. Çabuk ve sık harekete geçme eğilimindeyiz bu yüzden, durum belirsizken, durumu daha iyi değerlendirene kadar hiçbir şey yapma. Kendini zapt et. İNSANLIĞIN EN BÜYÜK TALİHSİZLİĞİ, ODASINDA SAKİN SAKİN OTURAMAMASIDIR.

25. İnsanın uzun süre sonra bile alışamadığı olumsuz etkilerden kaçım. (uzun yol, gürültü vs.)



3 Kasım 2014 Pazartesi

KASIM AYI ALTIN

Ekim ayı altın için değer kaybının devam ayı oldu. Altın en yüksek 1255, en düşük 1160 dolar seviyelerini gördü ve ay 1172 dolar seviyesinden tamamlandı. Eylül ayına öne yaklaşık % 2,9 oranında değer kaybı yaşandı.

Fed ve ABD ekonomisi yorumlarını USDTRY analizinde yapmıştık, altın için riskli varlıklar cephesinden değerlendirmeyle devam edelim.

Borsa endeksleri ile altın arasında negatif korelasyon var. Dünyanın önemli borsalarında yükseliş varsa altın aşağı yönde baskılanıyor. Borsaların düşmeye başladığı dönemi altın yükseliş fırsatı olarak değerlendiriyor. Bunun net örneğini ekim ayı içinde gördük. SP500 endeksi 9 ekim tarihinde 1967 seviyesinden düşmeye başladı. Düşüş 15 ekime, 1820 seviyesine kadar devam etti. Bu hareket endeksin yaklaşık % 7,5 oranında değer kaybetmesi demekti. Aynı dönemde, 9 ekim tarihinde altın 1223 dolar seviyesindeydi, 3 gün önce 6 ekim tarihinde 1182 seviyesi görülmüştü. Bu seviyeden başlayan yükseliş 15 ekimde 1249, 21 ekimde 1255 dolar seviyesine kadar devam etti. Dip seviyeye göre % 6 oranında bir yükseliş yaşandı.

Devamında SP500 1820 seviyesindeki dibinden 1994 seviyesine kadar yükseldi, %9,5 oranında yükseliş yaşandı. Altın 1255 dolar seviyesinden 1160 seviyesine geriledi (%7,5 oranında gerileme)
Borsa endeksi ile (riskli varlık), altın (güvenli liman) arasındaki ilişki bu şekilde. Risk iştahında azalma varsa altın tercih ediliyor, riskli varlıklardan kaçış yoksa, tersine artan talep gözleniyorsa altın için düşüş kaçınılmaz.

Dolar endeksi cephesinden de altının incelenmesi gerek. Dolar endeksi ekim ayı içinde 84,4 seviyesine gerilese de ekim ayı 87,1 seviyesinden tamamlandı. Doların değer kazanması da altın fiyatını aşağı yönde baskılıyor.

Altın üç kez test ettiği 1180 seviyesini güçlü bir destek olarak kabul ettirmişti. Şimdi bu destek kırılma tehlikesiyle karşı karşıya. Kasım ayının ilk haftasında güçlü gelebilecek ABD verileri altın için 1180 desteğinin kırıldığının teyidi olabilir. 1180 seviyesinin altında olmak 1000 dolar seviyesine kadar geri çekilme senaryolarını canlandıracaktır. 680 dolar seviyesinden başlayıp 1920 seviyesine kadar devam eden yükselişin Fibonacci seviyeleri hesaplandığında 1150 seviyesinin son önemli destek olduğu görülebilir. Düşüş tehlikesinden kurtulmak için altın ilk önce ve hemen 1180 seviyesi üzerine çıkmalı. 1200 dolar seviyesi üzerinde gün sonu kapanışlar olmadan düşüşün bittiğini söylemek zor olabilir.

Altını değerlendirmek için yine ABD borsalarına bakacağız. Şu anda zirve seviyelerine ulaşmış endekslerde yükseliş devam ettikçe altın için yükseliş anlamında pozitif olmak zor. Borsalar gerilemeye başlarsa bu senaryoda altın en azından 1180 dolar seviyesi üzerinde kalabilir, hatta 2000 seviyesini aşabilir.

Ay boyunca konuşulacak diğer bir konu ise İsviçre Merkez Bankası’nın rezervlerindeki altın oranının %8’den %20’ye çıkarılması ve altın satılmaması konusundaki 30 Kasım referandumu olacak. Referandumdan evet kararı çıkarsa İsviçre Merkez Bankası 5 yıl içinde yaklaşık 1500 ton (1 yıllık dünya altın üretiminin yarısı) alacak. Bu olasılık ise altında yükselişe destek arayanların bir köşeye aldığı not olacaktır.

Destekler: 1150-1000-900

Dirençler: 1180-1200-1250

KASIM AYI: EURUSD

Euro ekim ayında da dolara karşı değer kaybetmeye devam etti. Parite ay içinde en yüksek 1,2885 en düşük 1,2485 seviyelerini gördü, ekim ayı 1,2520 seviyesinden tamamlandı.

Fed ve dolar cephesinden değerlendirmeyi USDTRY analizinde yapmıştık, EURUSD için tekrara düşmeden, euro cephesinden değerlendirmeye geçelim.

Ekim ayının ana konusu ECB’nin parasal genişlemeye gitme adımları ve bankacılık sektörü stres testleriydi. Hedefli refinansman operasyonunun  (TLTRO) ilk turunda katılımın hayal kırıklığı yaratmasına sebep olarak gösterilen stres testi sonuçları pek parlak değil. Bunun öncesinde testin kurgulanma yöntemi de sorgulanabilir. Stres testi yüksek enflasyon ortamında 11 bankanın zorda olduğunu gösterdi. Fakat şu an Euro Bölgesi için enflasyon değil deflasyon tehlikesi var. Ve bu tehlikenin aşılacağına dair sağlam bir dayanak da görülmüyor.

Son dönemde gelen, hayal kırıklığı yaratan bölge makro verileri Draghi’ye parasal genişleme için dayanak oldu. Alman ekonomisinin de küçülüyor olması ECB üzerindeki Bundesbank baskısını (tam olmasa da) azaltmış görülüyor. ECB önce covered bonds alımıyla başladı, devamında şimdilik erken olduğunu düşünsek de şirket tahvilleri alımı bekleniyor. Copy-paste Fed veya Boj benzeri bir genişlemeyi ECB’den beklemek mümkün değil ama ECB artık rahat hareket etmek için bahar aylarına göre daha uygun koşulları buluyor.

ECB’nin amacı bölge içinde kredi mekanizmasını canlandırıp tüketimi artırıp enflasyonda kıpırdanma görmek. Bu amaca ulaşmak için negatif faiz uygulamasından TLTRO’a, oradan varlığa dayalı menkul kıymet alımına kadar gelindi. Fakat ECB istediği hedefe ulaşabilecek mi? Tasarrufun cezalandırılmasıyla tüketime yönelim olmayacağına inanıyoruz. Kredi kullanmaya gereksinim zorla edindirilemiyor. Önce bölge içinde hala eksik olan güvenin tesis edilmesine ihtiyaç var. 18 ayrı ülkenin değişik öncelikleri, değişik sorunları varken, sadece ortak para birimi birlikteliği ile mali birlik olmadan, bir merkez bankasının yapabilecekleri de bir yere kadar. İtalya, Fransa gibi ülkeler yapısal reform yapmamakla eleştirilirken, sorunlu ülkeler kemer sıkma politikasına isyan ederken Merkel bütçede tavizsiz sıkı duruşdan bahsediyor.

Bir taraftan doları mecburen değerli kılmak zorunda olan Fed, diğer taraftan euro’yu değersiz kılma adımları atan ve atması beklenen ECB, EURUSD için düşüş senaryolarını güçlü kılıyor. Paritede yükselişler satış fırsatı olarak değerlendiriliyor.

Paritede 2,25 seviyesi şimdilik güçlü bir destek. Fakat kasım ayı içinde ABD’den güçlü ekonomik veriler, Euro Bölgesi’nden zayıflamanın devamına işaret eden veriler gelirse paritede aşağı yönde baskı devam edecek. 1,25 seviyesinin altında en yakında destek 1,20 seviyesinde. ECB’den beklenen adımların hızlanması veya Euro Bölgesi ekonomisinin daha da kötüleşmesi durumunda 1,20 seviyesi yıl sonu hedefi olabilir. Tersi durumda atıl kalan bir ECB senaryosunda 1,25 seviyesi şimdilik kısa vadeli dip olabilir.

Destekler: 1,25-1,23-1,20
Dirençler: 1,2750-1,29-1,30

KASIM AYI DOLAR/TL

Ekim ayına 2,2778 seviyesinden başlayan parite en yüksek 2,3066 en düşük 2,1897 seviyelerini gördü ve ay 2,2220 seviyesinden tamamlandı. Ağustos ayının 2,2774 seviyesinden kapanışına göre ekim ayında % 2,4 oranında gerileme yaşandı. Dolar endeksinin aylık bazda %1,1 oranında yükseldiği dönemde gelişmekte olan ülke para birimleri daha fazla değer kaybettiler.

Pariteye dolar cephesinden bakınca Fed’in varlık alımını sonlandırdığı ayda faiz artırım sürecinde iki başlığa odaklanıldığı görülüyor; enflasyon ve ücretler.

ABD’de işsizlik oranı %6’nın de altına indi, eğer büyük bir yol kazası olmazsa 2015 yılında Fed’in tam istihdam seviyesi olarak kabul ettiği %5,5 seviyesine ulaşılacak. İstihdam piyasasında sorun ücretlerde, ekonomik sistem istihdam yaratıyor fakat ücretlerde artış yok. Bu durum yaratılan istihdamın kalitesizliğine yorumlanıyor. Enflasyon tarafında %2 seviyesine henüz ulaşılmadı, bu hedef yakalansa da Fed hemen faiz artırır mı şüpheli.

Bir taraftan değerli dolardan şikayetçi Fed başkanları bir taraftan iyi gelmeye devam eden ekonomik veriler Fed’in önümüzdeki dönemde nasıl bir iletişim dil kullanacağı sorusunu gündeme getiriyor. Bir süre daha faizin düşük kalacağına vurgu yapan Fed, makro verilerin iyileşmeye devam etmesiyle birlikte aralık ayında “öngörülebilir bir süre daha sıfır faiz politikasına devam” der mi ?

Faiz artırım döneminin başlangıcı olarak 2015 haziran ayı genel kabul görmeye devam ediyor. Arada gelen bazı verilerle veya Fed bölgesel başkanlarının açıklamalarıyla faiz artırımı bazen 2015 nisan, bazen 2015 eylül dönemine öne alınıp öteleniyormuş gibi görünse de şimdilik 2015 ortası faiz artırımı bizce de makul bir zamanlama barındırıyor.

Bu durumda, her ne kadar beklentiler bir çeyrek öne-ileriye oynuyor olsa da 2015 yılı faiz artırım yılı olacak. Bu durumda doların değer kazanması, Fed istemese de, kaçınılmaz. Doların ana vatanına dönmesi ihtimali, parasal genişleme döneminde bol ve ucuz dolar politikasından istifade eden gelişmekte olan ülkeleri zorlayacak. Bu zorlamayı bir kırılma olarak görmesek de baskı hissedilmemesi imkansız diye düşünüyoruz.

Stresin ölçülmesinin en sağlıklı yolunun ABD 10 yıllık tahvil faizinin izlenmesi olduğunu düşünüyoruz. Ekim ayı içinde 2,20 seviyesinin altına inilse de son durumda 2,33 seviyesindeyiz. Tahvilde 2,50 seviyesi aşılmadan bir baskıdan bahsetmek için erken olabilir. Bu durumun TL açısından anlamı ise;

Dolar/TL paritesinde şimdilik 2,20-2,25 aralığı muhafaza ediliyor. Fakat, özellikle kasım ayının ilk haftası açıklanacak ABD verileri ekonomide güçlenmeye işaret ediyorsa 2,25 seviyesi tekrar zorlanabilir. 2,25 seviyesi aşılırsa yukarıda ilk hedef 2,30 olarak görülüyor. Tersi olur da, makro veriler Fed’i hızlı adım atmama noktasında haklı çıkarırsa paritede tekrar 2,20 seviyesi aşağı zorlanabilir. Bu durumda 2,16 seviyesini güçlü destek olarak görüyoruz.

Destekler: 2,20-2,16-2,10

Dirençler: 2,25-2,30-2,39

1 Ekim 2014 Çarşamba

KURTAR BİZİ DRAGHI

Perşembe günü Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantısı var. Bu toplantıdan varlık alım programına dair detaylar piyasalar tarafından bekleniyor. Fed faiz artırımına adım adım yaklaşırken Fed’in yarattığı boşluğu ECB’nin dolduracağını düşünenler var –ki fena halde yanılıyor olabilirler.  ECB’nin Fed benzeri, hatta Fed’in parasal genişleme modelinin kopyala-yapıştır şeklinde uygulanması ve Fed’in parasal genişleme programının etkileriyle ECB’nin parasal genişleme etkisinin aynı olması beklenmemeli.

Euro Bölgesi 7 yıldır toparlanamıyor. İşsizlik çok yüksek, enflasyon yok, büyüme yok. Kurtarıcı figür olarak ise hükümetler değil ECB başkanı Draghi görülüyor. Sakin duruşu, önceki başkana göre daha radikal kararlar alması kendisine süper Mario lakabını yapıştırdı. Fakat bir merkez bankasını, bir bölgedeki sorunları sahip olduğu araçlarla tek başına çözmesi mümkün değil. Draghi de aynısını söylüyor. Son basın toplantılarında, eskiden gördüğümüz rahat başkan tavırlarından uzak bir Draghi gördük. Draghi politikacıların üzerlerine düşeni yapmaları gerektiğini söylüyor. ECB’nin uyguladığı para politikalarının maliye politikalarıyla desteklenmesi gerektiğini söylüyor. Düşük vergi, yapısal reformlar vb. sıfır faiz, bedava para kadar önemli toparlanabilmek için.

ECB tüketimi canlandırmaya çalışıyor. Bunun için paketler hazırlıyor fakat kredi piyasasında kıpırdama yok. En son uygulanan, haziran ayında açıklanıp eylülde ilk turu, ekimde ikinci turu yapılacak olan hedefli refinansman operasyonu da aynı amaca yönelik. ECB bankalara  4 yıl vadeli kredi  imkanı sunuyor, küçük işletmelerin desteklenmesini istiyor. Kredilerde artış olmazsa 2 yıl sonra bankaya verilen para ECB tarafından geri isteniyor. İlk turun sonuçları hayal kırıcıydı. 225 banka 82.6 milyar euro’luk başvuru yaptı. 400 milyar euro’luk pakette çok küçük kalan katılım Draghi’yi üzmüş olmalı. Katılımın az olmasının sebepleri  şöyle sıralanabilir;
1.Haziranda alınan kararların uygulanması beklenmeden varlık alım programından bahsetmek bankaları bekle-göre sevketti
2.Banka stres testi bekleniyor, sonuçlar gelmeden, bankaların yapacağı yüksek miktarlı başvuru yanlış değerlendirilebilir.

Draghi kredi koşullarını hafifleterek, kredi sisteminin canlanmasını, üretimin-tüketimin kıpırdamasını bekliyor. Fakat gevşek para politikalarının sonucu mutlak-kesin değil. Ayrıca tek yol bedava para değil. Bir de alıcı tarafına bakmak gerekli. Kredi talebi var mı? Bu soruyu sorunca başka bir soru akla geliyor, arz mı talebi doğurur talep mi arzı? ECB krediyi arz ediyorsa talep artar mı, yoksa zaten krediye talep olsaydı ECB bu kadar kıvranır mıydı ?

Sonuç olarak Draghi’nin çantasında sistemi canlandırabilmek için kullanabileceği son bir silah kaldı. Her ne kadar kendisi daha çok silahımız var, alışık olmadığınız yöntemler de uygulayabiliriz dese de, son kurşun varlığa dayalı menkul kıymel alımı, parasal genişleme. Mevduata negatif faiz verecek, tasarruflar cezalandırılıp zorla tüketilsin isteniyor ve yaprak kıpırdamıyorsa limite gelmiş olabilirsiniz.


Perşembe toplantısında, sürpriz olmazsa Draghi’nin parmaklarıyla masa altında şans işareti yaparken tahvil alımına dair programını açıklarken içinden dua ettiğini duyacağız.

15 Eylül 2014 Pazartesi

Fed üyesi neden “şahin” ya da “güvercin” olur?

Çarşamba akşamı Fed toplantısından gelecek açıklamaları piyasalar sabırsızlıkla ve tedirgin bir halde bekliyor. Tedirgin çünkü bu toplantıda Fed’den gelecek açıklamaların faiz artırımına daha sıcak, daha yakın olunduğunun işaretleri gelecek beklentisi var. Bu “şahin” beklenti faizleri yükseltiyor, borsalar geriliyor, dolar değer kazanıyor. Ekonomik veriler açısından bakarak neden Fed faiz artırımı için aceleci olmamalı (güvercin) ya da Fed neden bir an önce faiz artırımına başlamalı (şahin) sorusuna cevap arayalım.

Bir Fed üyesi neden “güvercin” olur?

Fed üyeleri arasında ekonominin daha uzun bir süre Fed desteğine ihtiyacı olduğunu düşünenler var. Ekonomide toparlanma tam istikrara kavuşmadan yapılacak erken bir faiz artırımı bütün kazanımları geri verdirebilir, o yüzden aceleci olunmamalı, bir süre daha ekonomik veriler takip edilmeli.
Ücretlerdeki seyre bakan güvercin Fed üyesi şunu görüyor;


Tablo 1 : ücretler

Ücretlerdeki artış hala bastırılmış durumda. İşsizlikteki azalışa rağmen ücretlerde artış yok. Ücretlerde kayda değer artış yoksa faiz artırımı için neden aceleci olunsun?

Çekirdek enflasyon tekrar gerilemeye başlıyor;

Tablo 2: çekirdek enflasyon



Çekirdek enflasyon bahar aylarında yükselirken tekrar düşüşe geçiyor. Enflasyon %2’nin altındayken, enflasyon kontrolden çıkacak korkusu yersiz.

Tarım dışı istihdam geçen iki ayda zayıf gelmeye başladı;

Tablo 3 : tarım dışı istihdam



Enflasyon tarafında henüz %2’ler aşılmamışken, momentum kaybeden tarım dışı istihdam verileri de Fed’e bekle-gör dedirtmeli.



Kişisel harcama verisi de faiz artırımı için erken olduğunu gösteriyor;
Tablo 4: Kişisel harcamalar



Bir Fed üyesi neden “şahin” olur ?

Bazı şahin Fed üyelerine göre de faiz artırımı daha çok geciktirilmemeli, bu gecikmenin ekonomiye olumsuz etkileri olacaktır. Şahin üyelerin argümanlarından biri piyasaların ekonominin gittiği yer açısından Fed ile aynı pencereden bakmaması ve bu durumun tehlike arz etmesi. Şahinlere göre piyasa fiyatlaması “aşırı” noktalara yakın olabilir. Bunun engellenmesi için faiz artırımına bir an önce başlanmalı.

Ekonomik veriler açısından da konjonktür faiz artırımını kaçınılmaz kılıyor.
İstihdam piyasasında göstergeler iyileşiyor.  Ağustos tarım dışı istihdam verisi hayal kırıcıydı ama işsizlikte düşen trend korunuyor.

Tablo 5 : işsizlik oranı


İşsizlikteki seyir bu şekilde devam ederse 2015 2. Çeyrek beklentisi olan %5.4 oranına yaklaşılabilecek.

ISM göstergesi güçlü toparlanmaya işaret ediyor. İmalat ve imalat dışı ISM 10 yılın en yüksek seviyelerine ulaştı. Ekonomi büyümede momentum kazanıyor.

Konut sektörü toparlanıyor.

Tablo 6 : Konut başlangıçları


Tablo 7: Mevcut konut satışları


Üretim tarafında sanayi üretim rakamları oldukça pozitif.

Tablo 8: sanayi üretimi



İki tarafın da tezlerini savunurken kullandıkları en kuvvetli argümanlar yukarıda sıralandığı gibi. Burada aynı verinin detayında farklılaşma göze çarpıyor. Bir verinin manşetinden faiz artırımı için henüz erken çıkarımında bulunabilirken, detayında artırımın ayak seslerini duyabilirsiniz.

Çarşamba akşamı kafalardaki soru işaretleri cevaplara kavuşacak mı, Fed belirsizliği bir miktar ortadan kaldıracak mı ya da yıl sonuna doğru daha belirsiz bir döneme girilecek mi göreceğiz. Şimdilik Fed içinde bugüne kadar devam eden güvercin ağırlığının şahin çoğunluğa dönüşüyor olması tartışılmayacak tek gerçek.




10 Haziran 2014 Salı

AVRUPA MERKEZ BANKASI ÖRNEK DEĞİL


Piyasa dediğimiz, kendisine canlı varlık muamelesi yapılan ,kızan, coşan, tedirgin olan, sevinen sistem her zaman fayda maksimizasyonu peşindeydi, bundan sonra da öyle olacak. Tehlike, ekonomide alınan kararların piyasa rahatsız olmasın, piyasa dostu kararlar olsun tavrıyla alınıp, sorunların geçici çözümlerle hasır altı edilip, piyasa coşkusuyla herkesin mutlu olacağını sanmakta.

Bir süredir piyasa Türkiye’de faizin düşmesini istiyor. Elbette düşsün, yüksek faizin ekonomiye zararı malum. Fakat gerektiği yerde faiz kendisinden panzehir üretilen zehir gibi, sadece doğru zamanda kullanılmak koşuluyla. Faiz düşerde borsa endeksi yükselecek, bireyler-şirketler ve devlet daha düşük faizle borçlanacak, bunlar güzel beklentiler. Ama bir taraftan da gerçeklere bakmak gerek.

Geçen hafta Avrupa Merkez Bankası faizleri düşürdü, bankaların Avrupa Merkez Bankası’nda tutacağı paralara negatif faiz kararı aldı, yani artık Avrupa’da bir banka merkez bankasına parasını yatıracaksa üste para verecek. Bütün kararların amacı insanları tüketmeye işletmeleri kredi alıp üretmeye, bankaları kredi vermeye zorlamak. Çünkü Euro Bölgesi’nde enflasyon binde 5 oranında, enflasyon yok, deflasyon tehdidi var. Avrupalı fiyatlar daha da düşecek diye alış-veriş yapmıyor, alış-veriş yapılmayınca işletmeler stoka çalışmaya nereye kadar devam eder, tüketim yoksa bankaların verdikleri kredilerde kötü krediler tehlike yaratır vs vs… Sonuçta sistemi canlandırmak için faizler indirildi. Avrupa Merkez Bankası faizi indirince bizde de faizler iner, Merkez Bankası’nın eli güçlendi şeklinde beklentilerin şekillendiğini gördük. Piyasa tarafından bakarsak evet Erdem Başçı faizi indirecekse bugün önünde Avrupa Merkez Bankası örneği var. Sorun şu; bu örnek iyi bir örnek mi?

Çünkü kıyasladığımız bölgede enflasyon yok, cari açık sorunu yok. Bizde ise enflasyon 3 yıldır Merkez’in hedefinin çok uzağında yılı tamamlıyor. Seneye yüzde 5 ile başlamıştık, şimdiden yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 7 üzerine taşındı. Enflasyonla mücadele edilecekse bunun denenmiş-test edilmiş-onaylanmış yolu faizi artırmaktır. Fiyatların genel seyri artıyorsa, tüketim iştahı fiyatların düşmesine değil yükselmesine sebep oluyorsa (talep enflasyonu) faizi düşürerek talebi kısmaz, coşturursunuz. Böylece döner dolaşır, yüksek enflasyon olarak önümüze bir fatura gelir.


Büyüme rakamları açıklandı. Sene başında %2, hatta daha da altında beklenen büyüme yüzde 4 üzerinde açıklandı. Her zaman olduğu gibi Türkiye büyüme konusunda ekonomistleri yanıltmaya devam ediyor.Türkiye büyümeli, yüzde 5 seviyesi altında büyüme sorun yaratır. Enflasyon değil de büyüme sorun olarak düşünülüyorsa piyasanın beklediği gibi, 24 Haziran toplantısında Merkez Bankası faizi 50 baz puan, hatta 100 baz puan indirecek. Piyasa rahatlayacak, fakat, zaten dünya ekonomisinde dişe dokunur-tatmin edici büyümeye rastlanmıyorken biz hangi sorunu çözmüş olacağız ?

5 Haziran 2014 Perşembe

GÜN SONUNDA ANLADIĞIM...

ECB kararlarındanve Draghi'nin açıklamalarından çıkarımlarım
1-      Artık euro bölgesinde sorun öyle bir noktada ki Almanya pes etmek zorunda kaldı. Almanya izin vermeseydi şu an tartışılan kararlar alınmış olamazdı. Kutlama için acele etmemek gerek.
2-      Yapılan bir parasal genişleme değil, bankacılık sektörünü daha çok kredi vermeye zorlayan veya zorlaması istenen, daha önce 2 kez denenmiş (2011 kasım-2012 şubat) bir yol.
3-      Daha önce 2 kez denenmiş ama istenilen sonuçlar alınamamış ki 3. sü deneniyor. Yeni LTRO’nun nihai noktada AB vatandaşlarını tüketime sevketmesini beklemek şimdilik hayal.
4-      Piyasalar kutlama havasında olabilir ama ben kutlanacak bir şey göremedim, aksine ECB kararları negatif işaret fişeği olabilir. Eur/Usd 1,35 e kadar geriledi ama yine 1,36 üzerindeyiz.
5-      Varlık alımı havucu ortadan kaldırılmadı, ECB gerekirse yaparız diyor ama LTRO programı başlayıp sonuçlarını görmeden ECB’nin varlık alım programı açıklaması şimdilik zor. Piyasa bu havuçla bir yere gitmeyebilir.
6-      Bankalara  sunulan yeni imkan onları getiri arayışına sokar ve Türkiye sermaye akımlarını çeker denebilir. Ona da aceleci olmayın diyebilirim. İç piyasa için kötümser değilim ama yeni bir partiyi kaldıracak makro ekonomik gücü göremiyorum. Büyüme tarafında pozitif sürpriz gelmezse TR için ECB kararları sonrası yeni bir durum yok diyeceğiz.
7-      TCMB’nin faiz indirimi için eli kuvvetlendi evet, ama zaten faiz indirimi gelecekti, artık ne kadar faiz inecek tartışmalarına şahit oluruz. ECB den gelen para düşen faiz ortamında ülkeyi ne kadar cazip kılar belirsiz.
8-      Asıl oyun kurucu Fed biraz gündemden düşmüş gibi olabilir ama gelişen ülke piyasaları rahatlayacaksa bunu Fed sağlayacak, ECB değil.

ALMANYA İZİN VERİRSE...

ECB toplantısı öncesi son enflasyon rakamları geldi. Çekirdek enflasyon %1’den %0.7’ye geriledi. Bunun yanında mayıs ayı imalat PMI rakamları da tahminlerin altında kaldı. Büyüme yok, enflasyon yok, işsizlik çok. Ufukta deflasyon tehlikesi var.

Tüketicinin zayıf talebi artık Draghi’yi harekete geçirecek mi, Perşembe öğleden sonra cevabı almış olacağız. ECB üzerinde devam eden Almanya baskısı bugüne kadar gevşemeye müsade etmedi, Almanların enflasyon korkusu “herkes ev ödevini yapsın” tavrı, üye ülkeleri daraltıcı politikalara zorlarken  en çok da İspanya, İtalya, Portekiz gibi yüksek borçlu ülkeler bir türlü toparlanamıyor. Evet  devasa borçlu ülkeler bugün krizin hararetli olduğu döneme göre çok daha düşük faizle borçlanıyorlar, bu rakamlar eminiz hayallerinde bile yoktu ama sorun sürdürülebilirlik. Çünkü eğer deflasyona doğru yol alınıyorsa saydığımız ülkelerin yeni bir borç kriziyle karşılaşmaları söz konusu.

ECB’nin istediği gibi Euro Bölgesi içinde kredi mekanizması çalışmıyor. Eğer deflasyon kapıdaysa bankacılık sektörünün de sermaye yeterliliği tartışılacak, kötü kredilerin artma tehlikesi sektörü zorlayacak. Ortak para birimi uygulayan ama ortak maliye politikaları geliştiremeyen birliğin sorunlarının merkez bankası hamleleriyle çözüleceğini beklemek ise sadece sorunları ötelemek, piyasaları şimdilik memnun etmek ama ileride daha büyük krizleri hazırlıyor olmak anlamına geliyor Bugün ECB’den ve Draghi’den piyasaların istediği bir şey var; ya şimdi gevşe yada yakında gevşeyeceğine dair sinyal ver.

ECB’nin her zaman vurguladığı, bütün ihtimallere açık olma, gerekenin gereken zamanda yapılacağı güvencesi bugün “uygun zaman” konusuna takılabilir. Böyle bir durumda Euro/Dolar paritesinin 1.3990 seviyesinde ortaya atılan aylık 80 milyar euro’luk varlık alımı başka bahara kalabilir. Ama Draghi önümüzdeki dönem için “gerekirse yaparız” derse yine piyasalarda partiyi ilk bozan kim olur şimdilik belirsiz.

Şimdilik 0.25 olan faizi 0.10, hatta sıfıra çekme kararı, bankaların ECB nezdinde tuttukları mevduata negatif faiz uygulaması, bankalara sabit faizli orta vadeli kredi imkanı sağlanması, sisteme verilen likiditenin geri çekilmemesi, KOBİ’leri  destekleyici bir paket Draghi’nin “daha fazla gevşeyebiliriz” söylemleriyle birleşirse şimdilik piyasalar istediğini almış olacak. Bütün sayılan başlıklar gerçekten Euro bölgesini dertlerine deva mı, başka bir tartışma konusu.

Hiç beklenmeyen ve istenmeyen, dolayısıyla kısa vadeli bir şok yaşatacak gelişme ECB’nin  beklenen hamlelerinden hiçbirini yapmaması olacak. Bu negatif şok.  Pozitif şok ise ECB’nin Fed-BOJ benzeri bir varlık alım programı açıklaması olacak.


Tabii Almanya izin verirse.

30 Mayıs 2014 Cuma

NOTLAR

USD/TRY 

TCMB’nın politika faizinde 50 baz puanlık indirimden sonra tartışmalar daha da büyüdü. Bir tarafta daha hızlı bir indirim bekleyenler, diğer tarafta faiz indirimini tehlikeli bulanlar argümanlarını ortaya koyadursun, faiz bütün dünyada geriliyor. Euro bölgesinin sorunlu ülkeleri, İtal-İspanya-Portekiz tahvil bono piyasasında kriz öncesi seviyelere döndü. Krizde yüzde 10 üzerinde faizle borç bulabilen ülkeler bugün yüzde 3 faizle karşı karşıyalar. Türkiye için de tahvil bono piyasasında farklı bir durum yok, mart ortasında 11.75 olan faiz bugün 8.5 seviyesine dayandı.

Kur tarafında önümüzdeki hafta için 3 önemli başlık var. Birincisi pazartesi günü MB’sının sunumu, Salı enflasyon rakamı ve Perşembe ECB toplantısı. Piyasa fiyatlamasında haziran ayında MB’nın 50 baz puanlık bir indirim yapması var, yani olası 50 puanlık indirim fiyatların içinde. Seyri keskin değiştirebilecek hamle ise ECB’den gelir beklentimizi koruyoruz. ECB bu sefer gerçekten “gevşerse” TCMB’nın elinde faiz indirimi için güçlü bir koz olacak, bu durumda 50 baz puanın üzerinde indirim konuşuluyor olacak.

Normal koşullarda bir ülkede faiz iniyorsa yerel para biriminin cazibesini kaybetmesi beklenir. Fakat çoğu durumda olduğu gibi kur tarafında da anomali devam ediyor. Çünkü Fed’in izni ECB’nin hamlesiyle gelişen ülkeleri rahat bir yaz bekliyor olabilir. Bu ihtimalle borsalar canlı, tahvil faizi geriliyor, gelişen ülkelerden sene başında kesilen ümitler tekrar canlanıyor. Sermaye ülkeye akıyorsa bu durumda yerel para biriminin değer kazanması ( şimdilik en azından değer kaybetmemesi), faizlerin gerilemesi borsaların yükselmesi bilinen denklem.
Tartışmaların alevlendiği günlerde Dolar/TL 2.11 seviyesinin hafif üzerine çıkmıştı, şimdi tekrar 2.10 seviyesinin altında. 2.10 seviyesinin altında olmak önemli, 200 günlük ortalamaya tekabül eden bu seviye altında seyir devam ettikçe paritenin 2.08-2.10 aralığına sıkışması veya 2.06 seviyesine kadar gerilemesi ihtimali canlı kalacak. 2.12 seviyesi üzerinde günlük kapanışlar olmadığı sürece şimdilik yükselişleri tepki olarak görmek mümkün.

  
ALTIN 

Altında geçen hafta bülteninde bahsettiğimiz sıkışma aşağı yönde kırılma ile sona erdi.Çarşamba günü 1300 dolara yakın seviyeden başlayan düşüşle şubat ayında gördüğü seviyesi görüldü. 1275-1310 seviyeleri arasındaki sıkışma, 1268 seviyesinin de altına inilmesiyle son buldu. Son durumda 1250 dolar seviyesi üzerinde kalma çabası devam ediyor.

Altın fiyatının incelerken dünya borsaları izlemeye devam ediyoruz. Riskli varlıklardan kaçış yoksa, endeksler yeni zirvelerine yükseliyorsa kısa vadede altın gibi güvenli bir liman aranılmıyor demektir. Mart ortasından bu yana SP500 endeksi yüzde 6 yükselirken altın yüzde 9 düştü. Hisse senetleri piyasasından kaçış yaşanmadığı sürece altın için yükselişler kalıcı değil.
Önümüzdeki hafta için altın fiyatını incelerken sadece borsa endeklerini değil, faiz cephesini de izlemek faydalı olabilir. Tahvil bono piyasasında gerileme yaşanıyor. ABD 10 yıllık tahvili 22 Mayıs 2013 Bernanke konuşması öncesi seviyesine geri döndü. Yüzde 3 seviyesinin hafif üzerini gören tahvil faizi bugün 2.47 seviyesinde. Avrupa’da da faizler rekor düşük seviyelere geriledi.

Borsalar canlı. Risk almaktan korkmayan yatırımcı yüksek endeks seviyelerinden rahatsız olmadıkça, örneğin SP500 için yeni hedef 1950 olarak kaldıkça altın 1200 desteğine doğru geri çekilebilir. 1250 seviyesi psikolojik bir destek bölgesi, bu seviyenin de altına iniliyorsa ümitler iyice kırılıyor olacak. Fakat hızlı geri çekilmenin tepki doğurması şaşırtıcı olmaz. 1275 seviyesine kadar yaşanabilecek yükselişleri sadece tepki hareketi olarak düşünebiliriz. 1300 dolar seviyesi üzerine çıkmadan kalıcı bir yükseliş beklentisinden bahsetmek zor.


EUR/USD 

Euro için kritik hafta başlıyor. Salı günü enflasyon beklentileri açıklanacak. Bu açıklamalardan ECB’nin olası hamlelerine dair beklentiler biraz daha netleştirilmeye çalışılacak ama büyük gün 5 Haziran Perşembe. Pariteyi 1,3992 seviyesinden 1,36 seviyesinin de altına indiren beklentilerin gerçekleşip gerçekleşmediğini izleyeceğiz.

Faiz indirimi, mevduata negatif faiz, kobi destekleyici ufak paket…bu olasılıkların hepsinin fiyatların içinde olduğunu düşünüyoruz. Elbette bahsedilen başlıklarda ana unsur” şiddeti” olacak, piyasaları yine etkileyecek ama yeni bir kırılma yaratacak güçte olup olmayacağı sorgulanmalı diye düşünüyoruz. Hatta toplantıdan saydığımız başlıklarda hafif bir paket çıkarsa paritede bir miktar düşüşe tepki de izlenebilir.

Fiyatlanmadığını düşündüğümüz 2 ihtimal var:

1   1-  ECB hiçbir şey yapmayacak, sözlü yönlendirmelerle haziran toplantısı bitecek: Bu durumda paritede tekrar 1.38 seviyesine doğru hareket şaşırtıcı olmayacak.
      2-    ECB’nin FED-BOJ benzeri varlık alım programı açıklaması: ECB’nin böyle bir hamlesi pariteyi hızla 1.35 altına çekebilecek.

1.3639 seviyesindeki 200 günlük ortalama civarında gezinen parite Perşembe günü itibariyle bu ortalama üstüne mi çıkacak, yoksa ortalama altına inip yeni bir yol haritası mı çizecek izleyeceğiz. 

29 Mayıs 2014 Perşembe

ALTIN YERE DÜŞMEKLE PUL OLMAZ FAKAT ?

Altın çarşamba günü 1300 dolara yakın seviyeden başlayan düşüşle şubat ayında gördüğü 1253 dolar seviyesine kadar geriledi.

Nisan ayı ortasından başlayıp geçen çarşamba gününe kadar devam eden sıkışma, 1275-1310 arası gel-git dönemi, 1268 seviyesinin de altına inilmesiyle son buldu. Şimdi 1250 seviyesinde tutunabilir mi sorusuyla karşı karşıyayız.

Ocak 2014’de 1200 seviyesinden başlayıp 1392 dolar seviyesine kadar devam eden yükseliş altın yatırımcısını umutlandırmıştı. Bu yüzde 16’lık primin içinde Ukrayna gerginliği de vardı, sene başında zayıf kalan borsa endeksleri de.

Bir varlığı değerlendirirken, ucuz ve alım için uygun diyebilmek için geçmiş zirvesinden çok uzakta olmanın önemli olmadığını altın bir kere daha gösterdi. 1900 dolar seviyesinden 1200 dolar seviyesine kadar düşmek (yaklaşık yüzde 35 oranında gerileme) altını cazip kılmadı. Çünkü yatırım yapmak için daha çekici görünen hisse senetleri piyasası güçlü bir alternatif olarak vardı. Altın fiyatının geleceğine dair öngörüde bulunurken dünya borsaları kesinlikle hesaba katılmalı diyoruz. Çünkü riskli varlıklardan kaçış yoksa, aksine endeksler yeni zirvelerine dokunuyorsa kısa vadede sığınılacak sakin bir liman aranılmıyor demektir, çünkü en azından o dönem için fırtına beklenmiyor demektir. Elbette piyasa beklentisi çoğu zaman rasyonel olmayabilir, beklentilerde hata payı olabilir ama gerçek şu; mart ortasından bu yana SP500 endeksi yüzde 6 yükselirken altın yüzde 9 düştü. Hisse senetleri piyasasından kaçış yaşanmadığı sürece altın için yükselişler saman alevi gibi.

1250 dolar seviyesine kadar gerileyen altın fiyatında önümüzdeki günlerde neler yaşanabilir bu sorunun cevabı yine paranın aktığı yönlerde bulunacak. Tahvil bono piyasasında gerileme yaşanıyor. ABD 10 yıllık tahvili 22 Mayıs 2013 Bernanke konuşması öncesi seviyesine geri döndü. Yüzde 3 seviyesinin hafif üzerini gören tahvil faizi bugün hiçbirşey olmamış gibi 2.43 seviyesinde. Sadece ABD’de değil Avrupa’da da faizler rekor düşük seviyelere geriledi. Hiçbir problemini tam olarak çözememiş, büyümeyen, rekor işsizlikle mücadele eden Avrupa’nın sorunlu ülkeleri yüzde 3 civarı faizle borçlanıyor bugün.


Borsalar hala canlı. Risk almaktan korkmayan yatırımcı yüksek endeks seviyelerinden rahatsız olmadıkça, örneğin SP500 için yeni hedef 1950 olarak kaldıkça altın 1200 desteğine doğru geri çekilebilir. 1250 seviyesi psikolojik bir destek bölgesi, bu seviyenin de altına iniliyorsa ümitler iyice kırılıyor olacak. 1300 dolar seviyesi üzerine çıkmadan kalıcı bir yükseliş beklentisinden bahsetmek zor.

6 Mayıs 2014 Salı

Draghi'yi helikopter mi sandın !!!

Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) perşembe günü gerçekleşecek toplantısında Draghi’nin “artık” eyleme geçeceğini bekleyenler var. Draghi sözlü yönlendirmeden, ya da daha sert bir ifadeyle lafla peynir gemisi yürütme çabasından vazgeçip harekete geçebilir. Harekete geçer de Euro Bölgesi’nin borsa endekslerindeki veya tahvil bono piyasasındaki coşkuyla üzeri örtülen sorunları çözülür mü ayrı bir konu, biz bugün Draghi piyasaya beklediğini verir mi onu tartışalım.

İlginçtir, kriz sonrası, bitti- geride kaldı derken, ekonomilerde büyüme problemi aşılamamışken, başta Fed olmak üzere gözler enflasyona çevrilmiş durumda. Fiyatların düzenli ve sürekli artmaması gelişmiş ülke ekonomilerini ve merkez bankalarını rahatsız ediyor. İşin tüketici tarafında düşük enflasyonun şikayet konusu olduğunu düşünmek zor. İşsizlik çok yüksek, büyüme yok, enflasyon yok…Tek neşe kaynağı Yunanistan’ın tekrar sahalara dönmesi, İspanya’nın Portekiz’in İtalya’nın çok düşük faizlerle borç para bulabilmesi.

Deflasyon tehlikesi, güçlü euro’nun deflasyona katkısı her ne kadar ECB’nin kur hedefi olmasa da bir noktadan sonra Draghi’yi de rahatsız etmiş olmalı ki kendisi de artık konuşmadan eyleme geçişe yakın olduğunu ifade etti. Büyüme hedefinden, enflasyon hedefinden uzakta kalmış Euro Bölgesi için ECB’nin yapabilecekleri sıralandı. Zaten piyasa şunu çok duydu “ koşulların gerektirdiği her türlü adımı atmaya hazır, her olasılığa açık bir ECB var”. Piyasada hemen atılabilecek adımlara dair senaryolar üretildi.

İlki ve en eskisi 0.25 olan politika faizinde indirim. Zaten sıfıra yakın politika faizinde 0.10 seviyesine veya sıfıra gerilemek hangi sorunu çözer? Piyasa politika faizinde indirimle tatmin olur mu ? Elbette parite çalkalanır, euro bir miktar değer kaybeder ama bu değer kaybı uzun sürmeyebilir.

İkincisi negatif reel faiz. Mevduat tutanın cezalandırılması hangi sıkıntıyı aşmada yardımcı olacak gerçekten merak ediyorum. İnsanları paralarını bankada tutuyorlar diye cezalandırıp onları tüketime yönlendirebileceğini düşünenlerin bu fikirlerini savunurken sağlam sosyolojik-psikolojik dayanaklara ihtiyaçları var. Yaratılan para sistem içinde, kredi sisteminde dönsün, reel sektöre katkı sağlasın deniyorsa bunun çözümü paranın cezalandırılması ile değil ekonominin geneline dair koşulları iyileştirme, tüketici güvenini arttırma, yatırımcı teşvik etme anlamında başka yerlerde aranmalı. Yani bu konu ECB’nin atacağı adımlarla değil, iktidarların atacağı ayağı yere basan, kısa vadeli olmayan kararlarla olabilir.

Üçüncüsü ve piyasaları en fazla köpürtebilecek başlık ise ECB’nin Fed benzeri varlık alım programı uygulaması. Draghi de helikopter Bernanke gibi para dağıtacak ve finansal sistem mutlu olacak. Spekülatif piyasalar bol euro ile şişecek ama ya reel ekonomi ne olacak? Fed bilançosunu 4 trilyon dolar büyüttü, SP500 Dow Jones endekslerinde rekor üstüne rekor kırdırıp balon tartışmalarından başka ne doğurdu? Parasal gevşeme krizin zirve noktasında alınabilecek ateşin sönmesi için gerekli bir karar olabilir, ateş bugün sönmüş olabilir ama işsizlik insanların iş bulma ümidi kalmadığı ve iş aramadığı için düşük, iş bulanlar geçici işlerde ve düşük ücretlerle çalışıyor. Ve yaratılan paranın eğer geri çekilecekse sistemde tekrar sorun yaratma tehlikesi var. Geri çekilmeyecekse o başka.

Şimdi ECB devlet tahvillerini ve özel sektör borçlanma kağıtlarını alsın deniyor. Alsın da, Almaya’nın tahvilini mi alsın Yunanistan’ın mı? 18 ayrı ülkenin özel sektöründen kamu kağıtlarından öyle bir sepet yapılmalı ki Alman vatandaşı sistem benim ödediğim vergi üzerinden sorunlu ülkeleri, o ülkelerin şirketlerini ayakta tutmaya çalışıyor dedirtmesin. Veya kriz öncesinde olduğu gibi Yunanlı politikacıyı gevşetmesin, Portekizli şirketi gereksiz risklerden uzak tutsun. İşin içinde teknik sorunların dışında çözülmesi gereken hukuki problemler de olacak.


Draghi, Bernanke değil. Fed benzeri bir hamleyi daha kötü günlere (Rusya-Ukrayna gerginliği) saklayıp, adım atacaksa politika faizini indirip mayıs ayını atlatabilir. Ayrıca hiçbir şey yapmayıp, Euro Bölgesi ekonomisinde sevindirici iyileşmelerden, muhtemel risklerden bahsedip hiçbir şey yapmazsa hiç şaşırmam.

14 Nisan 2014 Pazartesi

BORSALAR AŞAĞI, ALTIN YUKARI

Altın son 9 işlem gününde 1278 dolar seviyesinden 1329 dolar seviyesine kadar yükseldi. 2 Nisan tarihindeki seviyeden yaklaşık yüzde 3,6 oranında dikkate değer bir artış.

Hafta sonu Ukrayna’dan gelen haberler tekrar jeopolitik riskle altına yönelim sağlıyor olabilir ama biz altın fiyatlarındaki yükselişi değerlendirirken hisse senetleri piyasalarındaki seyrin de önemli olduğu düşüncesindeyiz.

Rusya’nın Doğu Ukrayna üzerindeki hakimiyetini artırma hamleleri sıcak çatışmaya dönüşmediği sürece var olan riskten bahsediyor olacağız fakat jeopolitik risk artıyor demek için mevcut durum yeterli değil. O yüzden bir artıp bir düşen Ukrayna tansiyonunu hafife almadan bir köşeye koyup hisse senetleri piyasasından altın için ipuçları yakalamaya çalışalım.

Para riskli varlıkları seçiyorsa altının çok fazla şansı olmayacak. Bu görüşü değerlendirmek için SP500 endeksini inceleyeceğiz. SP500 endeksi önemli çünkü endeks 500 büyük Amerikan şirketini, Amerikan hisse senedi piyasasının yaklaşık %75'ini kapsıyor.

SP500 1462 seviyesinden başladığı 2013 yılını 1848 seviyesinden, yüzde 26 oranında yükselişle tamamladı. 2014’ün geride kalan dördüncü ayında ise sene başına göre yüzde 1.7 oranında geride. Bu arada endeks 4 Nisan’da 1897 seviyesinde yeni rekora imza attı. Şu an bu rekor seviyeye göre yüzde 4 geride.

Son 60 yılın seyrine bakılırsa SP500 endeksinin yüzde 25 üzerinde yükseldiği yılın ertesinde, yükselişler yaklaşık %6 civarında kalmış. Hızlı yükseliş sonrasında endeks soluklanmış. Bu istatistiki durumun tek istisnası 1 kez yaşanmış, 90’lı yıllarda. 2014 istisna bir yıl mı olacak, yoksa son yarım yüzyılda yaşandığı gibi endeksteki yükselişin sınırlı kalacağı, hatta gerilemenin yaşanacağı bir yıl mı olacak, bunu söylemek için henüz erken. Fakat iki gerçeği not almak gerek;

1.    Fed’in parasal genişleme kararı ile, bol ve ucuz dolar ile rekorlar kıran hisse senetleri piyasasında bedava para dönemi bitiyor,2014 sonbaharında Fed varlık alım programını sonlandırmış olacak.

2.    Fed faizi artırma konusunda aceleci olmayacağını piyasaya anlatmak istiyor, faiz artırımını ertelemek için yeni dayanaklar arıyor olsa da faizler 2015 ortası-2016 başı gibi artacak. Artan faiz ortamında hisse senetleri ne kadar cazip olacak?

Hisse senetleri piyasaları için balon tehlikesinden bahsedilse bile, ekonomide büyüme tarafı güçlü kalabilirse, şirket karlılıklarının desteklemesiyle endekste çökme beklentisini sonuçsuz kalabilir. Fakat hem bedava para bitiyor, hem reel ekonomi tarafından destek alamıyorsa hisse senetlerinin ne kadar canlı kalacağı sorgulanmalı.

SP500 yukarıda 2013 yılında bahsettiğimiz seyrin içindeyken, altın 2013 başında 1675 dolar seviyesinden 1180 dolara kadar geriledi ve seneyi yüzde 28’lik kayıpla 1205 dolar seviyesinden kapattı. Yıl başından itibaren borsa endeksleri gerilerken altın mini ralli yaşadı, 1200 dolardan 1390 dolara kadar , yaklaşık yüzde 16 oranında yükseldi. SP500 yüzde 1,7 gerilerken altındaki %16’lık yükselişin içinde Rusya-Ukrayna gerginliği de var.

Altın için yaz aylarına kadar yaşanabilecek senaryolardan bahsederken, Fed’in faiz artırmada aceleci olmayacağı vurgusuna devam edeceği varsayımıyla, hisse senetleri endeksleri aşağı ise altın yukarı diyebiliriz.

Teknik analiz açısından da SP500 kritik bir seviyede. Endeks 1800 seviyesi üzerinde günlük kapanışlar yapamazsa 1775-1740 seviyelerine kadar geri çekilebilir.  Bu ihtimal endekste %1,5-3,5 arası bir geri çekilme anlamına gelecek. Endeksin destek bölgelerine çekilmesi altının direnç bölgelerine yaklaşmasına yardımcı olabilir. SP500-Altın arasındaki ilişkiye göre, diğer koşullar sabitken, endekste yüzde 3,5’luk gerileme altın fiyatının 1375 seviyesine yakın olması anlamına gelebilir.



Tersi olur ve endeksteki gerileme 1800 seviyesi civarında son bulur, 1800-1900 arasında yatay seyre girerse altın tekrar 1275-1320 aralığına sıkışabilir. Yine belirtelim; jeopolitik riskler artmazsa.

8 Nisan 2014 Salı

ALTIN İÇİN YENİ UMUT; DRAGHI

Euro bölgesi için düşük enflasyon son dönemim en büyük endişe kaynağı. Avrupa Merkez Bankası (ECB)’ nın yüzde 2 enflasyon hedefi var, mevcut durum ise bu hedefin çok uzağında Ve artık ECB için düşük enflasyona karşı sözlü yönlendirmelerden çok hareket zamanı yaklaşmış olabilir.

ECB’nin bir hamle yapabileceği haberleri Alman medyası kaynaklı. Alman medyasına göre ECB deflasyonla mücadele etmek için bir hazırlık içinde. ECB’nin de Fed-Japon Merkez Bankası (BOJ)  benzeri parasal genişlemeye gitmek için hazırlık yapıldığı haberleri geliyor. Şimdilik bu haberler spekülasyon olmaktan öte bir anlam içermese de bahsedilen aylık varlık alım rakamları piyasaları heyecanlandırmaya yetiyor. Rakamsal büyüklük olarak aylık 80 milyar euro’luk, yıllıkta 1 trilyon euro’luk varlık alım programının varlık fiyatlarını etkilememesi imkansız.

Fed’in parasal genişleme kararı sonrası altın ve hisse senetleri piyasasındaki ralli henüz unutulmuş değil. Uygulanan politikayla dolar değersizleştirilince değeri dolarla ölçülen- dolar karşısında hangi varlık varsa hızla değer kazanmıştı. Fed piyasaya verdiği para miktarını, varlık alımlarını azaltarak devam ettirse de 2014 sonbaharında tamamen sonlandıracak gibi görülüyor. ECB, Fed’in boşluğunu dolduracaksa altın, hisse senetleri piyasası, riskli varlıklar bu kez bol ve ucuz euro ile beslenecek. Likiditeyi roketleyen Fed yerine sahneye ECB çıkıyorsa varlık fiyatlarında uzun vadeli projeksiyonlar tekrar gözden geçirilmeli.


Altın  17 mart tarihindeki 1390 USD zirvesinden 1 nisan’da 1277 seviyesine kadar geriledi. Bugün 1310 dolar üzerinde işlem görüyor.  Son 2 günde ABD borsalarındaki sert düşüş altın fiyatını destekliyor. Sebep; bir süredir ısrarla bahsettiğimiz için altın ile borsa endeksleri arasında ters korelasyon, borsalar yukarı-altın aşağı, borsalar aşağı-altın yukarı. Endekslerde geri çekilme bir süre daha devam edecekse altın için 1310 seviyesi üzerinde kalmakla ilk hedef 1320-1330 seviyeleri olacak.

ECB’nin parasal genişleme ihtimali ise gidişatı değiştirebilecek güçte fakat  nisan ayı sonuna kadar sadece haber ve yorumlar alabileceğiz. ECB en erken  mayıs ayı toplantısına kadar bekleyip enflasyonun seyrini takip edecek ve mayıs ayı toplantısına yaklaşılırken piyasalarda tansiyonun arttığını görebileceğiz. O zamana kadar 1300 dolar üzerinde ama 1360 doları aşamayan altın fiyatı şaşırtıcı olmamalı. Yükseliş bekleyenler günlük kapanışlar 1300 dolar altında olmadıkça ümitlerini koruyabilirler.

7 Nisan 2014 Pazartesi

MERKEZ FAİZ İNDİRSİN Mİ ?

Bugün gözler TCMB Başkanı Erdem Başçı’nın Kayseri’de yapacağı sunumda olacak.

Toplantı önemli, seçimden önceki son hafta başlayan yurt içi piyasalarda toparlanmanın seyrini etkileyecek etmenlerden ilki Merkez Bankası’nın faiz duruşu. Yurt içi piyasalarda toparlanma derken endekste yaklaşık 7 bin puanlık yükselişten, Dolar/TL kurunda 2.23’den 2.11 seviyesine gerilemeden, 10 yıllık tahvil faizinde 1 puanlık düşüşten bahsediyoruz.

Merkez faiz duruşunda gevşer mi, ya da gevşemeli mi sorununun cevabı meseleye nereden baktığınıza bağlı. Burada iki pencere var; büyüme ve enflasyon. İlk önce büyümeden endişe edenler cephesinden bakalım. 2013 büyümesi yüzde 4 civarı geldi. Yüzde 4 büyüme dünya ortalaması için fena olmasa da Türkiye’yi mutlu çok edebilecek büyüme değil fakat mevcut şartlarda olabilecek büyüme bu kadar. Yüzde 5 altında büyüme işsizliği arttırıyor, özel sektörü boğuyor. Yüzde 7 üzeri büyümede de önümüze patlamış cari açık sorunu geliyor, dönüp dolaşıp büyümedeki fazlalık geri alınıyor.

Gelişen ülkeler için coşku ile gelen sermaye akımı, kuru, faizi aşağı çekip büyümeyi de desteklerken, ülkesine geri dönmeye kalkınca, kuru zıplatıyor faizi yükseltiyor, büyüme darbe yiyor.

Türkiye 2014 büyüme hedef % 4. Ekonomi yönetimi tüketim tarafında aldığı kısıtlayıcı tedbirlerle büyüme hedefini aşağı çekti, bu kararın altında sermayenin izleyeceği yol etkisi var. Çünkü Fed etkisi var. Biz yüzde 4 büyüme hedefine ulaşır mıyız tartışmasında olumsuz olmak için aceleci olunmaması gerektiğini düşünsek de hedefi tutturmanın biraz zor olacağını kanaatindeyiz. 2014’ün yüzde 3 civarı büyüme ile tamamlanması bize göre daha yüksek olasılık.

Krizle birlikte merkez bankaları bildiğimiz merkez bankaları olmaktan çıktı, artık daha aktifler veya daha aktif olmak zorundalar. TCMB için büyümenin desteklenmesi anlamında önümüzdeki 3 ay içinde 50 baz puanlık indirim bekleyenler mevcut. Bunun yanında Fed’in izlediği politika gereği önümüzdeki 1 yıl içinde faizlerin 200 baz puan artırılması gerekeceğini düşünenler de var. Faiz indirim beklentisi düşük büyümenin olumsuz etkilerinden olabildiğince korunmak için var. Merkez Bankası son şok faiz artırımıyla kurdaki oynaklığı azaltmaya çalıştı ve şu an için başarılı oldu. Fakat faiz artırımının büyüme üzerindeki negatif  etkisi, ekonomide büyüme tarafına bakanları korkutuyor.

İkinci pencere enflasyon. Enflasyonda 2013 yılı içinde 6.13 seviyesi görüldü. Şu anda 8.39 seviyesinde bir enflasyon rakamı ile karşı karşıyayız ve Merkez Bankası enflasyon hedefini bir süredir tutturamıyor. Mayıs 2013 ile başlayan gelişen ülkelerden sermaye çıkışı , gelişen ülkelerin yerel para birimlerini zorladı. TL de değer kaybetti. Kurun yükselişi ile enflasyon arasında doğrudan ilişki var, kur yükselince ve yükseliş kalıcı olunca enflasyon da yükseliyor. TL yüzde 3 değer kaybederse enflasyon % 1 oranında yükseliyor. Merkez Bankası kuru düşürmek için değişik hamleler yaptı fakat TL’nin değer kazanması için faiz artışı zorunluydu. Faiz artınca da üretim maliyetinin yükselen faiz ile artması maliyet enflasyonu yaratabilecek, bu da başka bir konu.

Merkez Bankası’nın birinci önceliği enflasyonla mücadele. Elbette Merkez’in hareket alanı varsa büyümeye elinden gelen katkıyı yapar fakat dönem sonunda Merkez Bankası’na neden büyümedik sorusunu sormayız. Merkez Bankası enflasyon hedefini tutturamazsa enflasyonla mücadelede neden başarısız olduk bu sorunun cevabını vermek durumundalar.

Ekonomide ülkeyi tatmin eden büyüme yokken enflasyonun yüksek kalması ekonomistleri tedirgin ediyor, durgunluk içinde enflasyon yüksek işsizliği doğurabiliyor. Bu durumda tartışmaya Merkez Bankası cephesinden bakarsak, yine kendi ifadelerine göre yaz aylarına kadar enflasyonun yüksek kalması bekleniyorsa, bugün faiz indirimi kararı alınırsa bu karar çok tartışılır. Sene sonu 6.6 rakamına yakın olur muyuz meçhul.


Merkez geçtiğimiz dönemde yüksek kurun kötü sonuçlarına mı katlanılmalı, yüksek faizin kötü sonuçlarına mı katlanılmalı zorluğunda faizi yükseltmeyi seçti. Şimdi de iki kötüden birini tercih etme noktasında kendisinden hamle bekleniyor. Bizim beklentimiz ise mevcut politikanın en azından yaz aylarına kadar devam etmesi.

20 Mart 2014 Perşembe

ARTIK DAHA ÇOK VERİ ODAKLIYIZ… DAHA ÖNCE DEĞİL MİYDİK?

Dün akşam Fed’den gelen açıklamalarda yeni birkaç başlık vardı. Artık Fed nicelikten ziyade niteliğe bakacağını, manşet ekonomik verilerin kalitesi ile daha çok ilgileneceğini duyurdu. Biz de bugüne kadar işsizlikte Fed hedeflerine çok yaklaşmış olabilir ama yaratılan istihdamın kalitesi tartışılır diyorduk.
Artık Fed için işsizlik rakamında 6.5’a inmek faizi artırmak için yeterli olmayacak. Enflasyon hedefi daha öncelikli hal aldı, orada da mevcut seviye 2.5 hedefine çok uzak. Fed ekonomide toparlanma ümidini koruyor ama büyüme öngörüsünü aşağı çekiyor.

Fakat…

Dün akşam alışık olmadığımız bir şey yaşadık, ister dil sürçmesi diyelim istersek acemilik veya hazırlıksız yakalanma, Yellen basın toplantısında varlık alımı bittikten sonra faiz artırmak için aceleci olmayacağız derken tarih verdi. Varlık alımı sona erdikten 6 ay sonra faizi artırmaya başlarız şeklinde anlaşılan ifadesi piyasaları “titretti”. Bu durumda 2014 sonbaharında tapering bitecekse 2015’in ilk 3 sonunda Fed faiz artıracak.

Peki bu açıklamada tarih verilmesi haricinde, genel beklentiler anlamında yeni olan ne var ki piyasalar ürküyor? Genel beklenti zaten 2014’ün sonuna doğru varlık alımının bitmesi 2015’in ortasından itibaren faiz artırımına hazır hale gelecek bir ekonomik konjonktürün sağlanmış olmasıydı. 3 aylık fark için mi piyasalarda stres artıyor ?

Nasıl ki Fed’in piyasalara para saçtığı dönem bitmeli ve piyasalar buna hazırlanmalıydı, 22 Mayıs’ta Bernanke ilk fişeği çaktı, bugün de faiz artırımı konusunda piyasalar hazırlanacak, bazen ileri bazen geri adımlarla, bazen piyasaları rahatsız eden bazen de stresi alan Fed yetkileri açıklamalarıyla “kaçınılmaz sona” gidilecek. Fed büyüme beklentisini aşağı çekerken hangi kaliteli toparlanma sinyali Fed’i faiz artırmaya zorlayabilecek?

Bu durumda piyasalarda “birşeylerin değiştiğini” yeni bilinmeyen başlıkların fiyatlandığını, yani trendlerin değiştiğini söyleyebilir miyiz, grafiklere bakalım.
Başlangıç seviyesinde teknik analiz bilgisine sahip, doğru trend çizmeyi öğrenmiş bir yatırımcının grafiklerde görebileceği birkaç başlığı sıralayalım

Altın; sene başından başlayan kısa vadeli yükseliş trendi 1315 dolar altına inilmedikçe devam edecek fakat uzun vadeli, 1800 dolar seviyesinden başlayan düşüş trendinden kurtulma çabası devam edecekse 1315-1320 seviyesi altında haftalık kapanışlar olmamalı

SP500; uzun vadeli yükseliş trendi bitti demek için çok çok erken, kısa vadede 1850 üzerinde kalınıyorsa 1900 her zaman ilk hedef. 1830 altına haftalık kapanışlarla sarkılıyorsa ilk durak 1775 civarı olabilir.


EURUSD; 1.3830 üzerinde kaldığı sürece 1.38-1.40 aralığında hareketin devamı beklenebilir. Uzun vadede 1.35 güçlü destek, henüz yukarı veya aşağı yönde kırılma yok.

19 Mart 2014 Çarşamba

ORTA-UZUN VADE EURUSD SENARYOLARI

Euro bir süredir güçlü ve bu güçlü seyrini açıklamada ekonomik verilerden destek bulmak çok da mümkün değil. Zaten Euro bölgesi ekonomisinde coşkulu bir toparlanmadan ziyade en kötünün geride kalması en sık kullanılan tabir.

Ekonomide hala yüksek işsizlik, düşük enflasyon, negatif bölgeden çıksa da henüz kaydadeğer büyüme yok iken, euro nasıl oluyor da güçlü kalabiliyor? Cevap Avrupa Merkez Bankasının uyguladığı politikada.

Deflasyon tehlikesi denkleminde değerli euro’nun etkisi gözardı edilemeyecek kadar hesapların içinde olması gerekirken, bugüne kadar kadar Draghi  deflasyonu risk olarak görmediklerini, krizden çıkış dönemlerinde şu an yaşananların olağan olduğunu, gerektiği zaman alınması gereken kararı ECB’nin almaya hazır olduğunu ve her olasılığa karşı tetikte olduklarını ifade etti. Fakat geçen hafta üstü örtülü de olsa deflasyon riski Draghi tarafından da kabul edildi.

ECB’nin şu ana kadar uyguladığı para politikası euro’ya değerli olmaktan başka seçenek bırakmadı. Merkez faiz indirmiyor, verilen likidite repo ile geri çekiliyor, Fed gibi parasal genişleme yolu ülkelerin farklı öncelik ve sorunlarından dolayı pek mümkün görünmüyor. Fakat ECB’nin de atabileceği adımlar var, eğer güçlü euro’dan rahatsızlarsa…Her ne kadar sıfıra yakın da olsa, çok pozitif sonuçlar doğurması ve yaşanabilecek pozitif etkinin kalıcı olması tartışılsa da ECB  0.25 olan faizi aşağı çekebilir, bunun yanında likiditeyi arttırıcı tedbirler alabilir.

EURUSD paritesindeki senaryoları iki merkez bankasının, Fed ve ECB’nin olası hamleleriyle değerlendirelim.Fed tarafında odakta varlık alımının sonlandırılması ve faiz artırımının ne zaman başlayacağı konuları var.



1- ECB faiz indirir ve Fed tahvil alımını 2014 içinde bitirir ama faiz artırımı konusunda bugüne kadar olduğu gibi aceleci olmayacağını gösterirse paritede  1.30-1.33  seviyeleri görülebilir.

2- Yine ECB faizi indirip likiditeyi artırma kararı alması ve Fed’in tahvil alımını 2014’de bitirip bu sefer faiz artırımına dair erken sinyal vermesi durumunda hedef 1.25-1.27 seviyeleri olabilir


3- Bir başka senaryoda ECB faiz indirmez ve likiditede konusunda değişiklik yapmazsa, yani şu anki durumu devam ettirirse, Fed  tahvil alımını 2014’de bitirip faiz artışında aceleci olmayıp, artırımı  2015 sonuna saklarsa bu durumda paritede 1.37-1.42 bandında hareketler devam edebilir.

28 Şubat 2014 Cuma

YETER Kİ DRAGHİ İKNA OLSUN

Euro/Dolar paritesi aylardır 1.35- 1.38 aralığından kurtulamadı. Doları güçlü kılıp pariteyi aşağı çekebilecek bir haber gelirken, arkasından euro’yu değerli tutacak bir haberle, paritede hareket bant içinde kalmaya devam etti. Kararsız aralıktan çıkmanın vakti gelmiş olabilir, bunun ilk sinyalini Cuma günü Euro Bölgesi enflasyon rakamlarıyla görebilecek miyiz?

Euro Bölgesi Büyüme


Yukarıdaki tabloda büyüme rakamlarını görebilirsiniz. Euro Bölgesi’nde tatmin edici olmaktan çok uzak olsa da büyümede kıpırdanma var. Büyüme rakamı geç gelen, geriden takip eden bir veri fakat galiba bu sefer gerçekten en kötüsü geride kalıyor.

Euro Bölgesi İmalat PMI


İmalat PMI rakamları  2013’den itibaren hafifçe yukarı kıpırdamış ve şimdilik Ocak 2014’de 54 seviyesinde zirve yapmış görünüyor, verinin 50 seviyesi üzerinde olması ekonomik aktivitede canlılık açısından iyi haber. 
Euro Bölgesinde ekonomi dünden daha kötü durumda değil, sorunlu ülkelerin rating şirketleri tarafından görünümleri yavaş yavaş pozitife çevriliyor, borçluluk seviyesi ,işsizlik oranı yüksek olsa da daha düşük faizle çok daha rahat bir şekilde kamu borçlanmaları gerçekleşiyor. Bir anlamda euro’nun değerini yükselten bir etken; AB ülkelerine sermaye akımları göze çarpıyor.

Euro Bölgesi için sorun enflasyonda.

Euro Bölgesi TÜFE


Avrupa Merkez Bankası’nın 2014 yılı beklentisi 1.4 iken, son gelen rakam 0.8 seviyesinde. Düşük enflasyon, deflasyon korkusunu canlı tutuyor. Bölgede kredi büyümesi ve enflasyon düşük kaldıkça gözler Draghi’ye çevriliyor.

Draghi 6 Mart toplantısında ne der, Avrupa Merkez Bankası ne yapabilir?

Draghi son konuşmasında enflasyon konusunda iyimser olduğunu fakat yıllık enflasyonun önümüzdeki aylarda mevcut seviyelerde kalmasını beklediğini söylemişti.  Avrupa Merkez Bankası üzerinde enflasyon kaynaklı bir baskı var, bu baskının seyrine dair en yakın bilgiye cuma günü saat 12.00’de şubat çekirdek TÜFE rakamını ile ulaşacağız. Veriye göre yaşanabilecek 3 senaryo var;

1.       Enflasyon beklenti dahilinde gelir, tartışmalar kaldığı yerden devam eder, Avrupa Merkez Bankası  “yeni bir karar almak için biraz daha bekleyelim” diyebilir, ekonomide toparlanmanın enflasyonu canlandırmak için yeterli olduğu şeklinde ifadeler kullanabilir. Parite 1.35-1.38 aralığında, faiz indirim beklentisini canlı tutarak, bandın üst tarafını zorlayacak şekilde seyrine devam eder.

2.        Enflasyon düşük gelir,ECB’nin faiz indirimi veya LTRO benzeri bir uygulama ihtimali yüksek algılanacağı için paritede 1.35’e doğru hareket yaşanabilir. Negatif faiz şimdilik bize göre uygulaması zor olsa da Alman yetkililerinde ifade ettiği gibi ECB’nin bono alıp daha sonra bu likiditeyi repo ile geri çekmesi sona erebilir, overnight faiz gerileyebilir.


3.       Enflasyon beklentilerden yüksek gelir, bu durum paritede 1.38 direncini geçmede yardımcı olur, paritenin 1.35-1.38 bandı, 1.37-1.39 bandına taşınabilir.




Draghi’nin dediği gibi, ECB gerekeni yapmak için hazır-tetikte, yeter ki ikna olsun.

26 Şubat 2014 Çarşamba

YERLİ YATIRIMCI HAKLI ÇIKTI

Altın yerli yatırımcıya çalkantılı dönemde tam bir sığınak oldu. 31 Aralık 2013 kapanış rakamlarına göre gram altın diğer yatırım alternatiflerinden çok daha kazançlı.


31 ARALIK 2013
26 ŞUBAT 2014
(saat 17.00)
KAZANÇ
BORSA ENDEKSİ
67.800
61.300
% 9.5 KAYIP
DOLAR
2.15
2.22
% 3.2
GRAM ALTIN
83.30
95.40
% 14.5

Altın uluslararası piyasada 1200 dolar altına düşünce 1000 dolar beklentileri hatta daha da düşük seviyeler dünyanın her yerinde ifade edilmeye başlandı. Bu arada yerli yatırımcı Kapalıçarşı’ya koşmuş, piyasada altın bırakmamıştı. Yılbaşından itibaren beklentilerin aksine altında 1180 dolar seviyesinden bugün itibariyle 1340 dolar seviyesine kadar yükseliş yaşandı, bu hareket yaklaşık %14 oranında prim anlamına geliyor. Dışarda ons değerinde artış, içeride siyasi-ekonomik gündemle kurda yükselen artışla birleşince altın, yatırımcısını diğer yatırımcılardan ayrıştırdı.

Türk yatırımcısı için altın, fiyatı ne olursa olsun vazgeçilmez bir tasarruf aracı. Çoğunlukla yastık altı tasarruf şeklinde, fiyatı düştükçe, sebebine çok da bakılmadan alınan, uzun vadeli yatırım enstrümanı ve neredeyse DNA’lara kadar işlemiş, Türk yatırımcısının her zaman güvenli limanı.

Biliyoruz ki yerli yatırımcıların çoğu fiyat ne olursa olsun altında satış için kısa vadede hevesli değil, çünkü altın kara gün parası. Ama yine de altın ile ilgili her haber ilgi çekiyor, altın sürekli merak edilmeye devam ediyor. Altın fiyatları ne olacak?

Altın fiyatları ne olacak sorusuna, dolar kuru ne olacak ve altının onsu ne olacak diye bakmak gerek.
Mevcut koşullarda kısa vadede Dolar/TL kurunda 2.16 seviyesinin altı zor görünüyor. Yeni bir siyasi gelişme olmazsa üstte de 2.25 şimdilik tavan, yani önümüzdeki 1 ay içinde 2.15-2.25 dışına çıkmak için yeni haberlere ihtiyaç var.

Ons değer tarafından bakarsak kısa vadede 1350 doların aşılması zor görülebilir, 1200 dolar seviyesinden başlayıp neredeyse 150 dolarlık primi yaklaşık 2 ayda yapmış altın için yoruldu denebilir ama aceleci olmamak gerek. Fiyat 1350 dolar üzerine oturursa yaklaşık 50-80 dolarlık bir yükselme potansiyeli daha olacak.

Biz yerli altın yatırımcısı için değişik kur ve ons değer üzerinden olası fiyatları tablo ile sunalım, tercih yatırımcılara kalsın

ALTIN ONS DEĞER
DOLAR/TL KURU
GRAM ALTIN FİYATI
1350
2.25
97.65
1400
2.20
99
1430
2.15
98.84
1430
2.25
103.44
1300
2.15
89.86