Piyasa
dediğimiz, kendisine canlı varlık muamelesi yapılan ,kızan, coşan, tedirgin
olan, sevinen sistem her zaman fayda maksimizasyonu peşindeydi, bundan sonra da
öyle olacak. Tehlike, ekonomide alınan kararların piyasa rahatsız olmasın,
piyasa dostu kararlar olsun tavrıyla alınıp, sorunların geçici çözümlerle hasır
altı edilip, piyasa coşkusuyla herkesin mutlu olacağını sanmakta.
Bir süredir
piyasa Türkiye’de faizin düşmesini istiyor. Elbette düşsün, yüksek faizin
ekonomiye zararı malum. Fakat gerektiği yerde faiz kendisinden panzehir
üretilen zehir gibi, sadece doğru zamanda kullanılmak koşuluyla. Faiz düşerde
borsa endeksi yükselecek, bireyler-şirketler ve devlet daha
düşük faizle borçlanacak, bunlar güzel beklentiler. Ama bir taraftan da
gerçeklere bakmak gerek.
Geçen hafta
Avrupa Merkez Bankası faizleri düşürdü, bankaların Avrupa Merkez Bankası’nda
tutacağı paralara negatif faiz kararı aldı, yani artık Avrupa’da bir banka
merkez bankasına parasını yatıracaksa üste para verecek. Bütün kararların amacı
insanları tüketmeye işletmeleri kredi alıp üretmeye, bankaları kredi vermeye
zorlamak. Çünkü Euro Bölgesi’nde enflasyon binde 5 oranında, enflasyon yok,
deflasyon tehdidi var. Avrupalı fiyatlar daha da düşecek diye alış-veriş
yapmıyor, alış-veriş yapılmayınca işletmeler stoka çalışmaya nereye kadar devam
eder, tüketim yoksa bankaların verdikleri kredilerde kötü krediler tehlike
yaratır vs vs… Sonuçta sistemi canlandırmak için faizler indirildi. Avrupa
Merkez Bankası faizi indirince bizde de faizler iner, Merkez Bankası’nın eli
güçlendi şeklinde beklentilerin şekillendiğini gördük. Piyasa tarafından
bakarsak evet Erdem Başçı faizi indirecekse bugün önünde Avrupa Merkez Bankası
örneği var. Sorun şu; bu örnek iyi bir örnek mi?
Çünkü
kıyasladığımız bölgede enflasyon yok, cari açık sorunu yok. Bizde ise enflasyon
3 yıldır Merkez’in hedefinin çok uzağında yılı tamamlıyor. Seneye yüzde 5 ile
başlamıştık, şimdiden yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 7 üzerine taşındı.
Enflasyonla mücadele edilecekse bunun denenmiş-test edilmiş-onaylanmış yolu
faizi artırmaktır. Fiyatların genel seyri artıyorsa, tüketim iştahı fiyatların
düşmesine değil yükselmesine sebep oluyorsa (talep enflasyonu) faizi düşürerek
talebi kısmaz, coşturursunuz. Böylece döner dolaşır, yüksek enflasyon olarak
önümüze bir fatura gelir.
Büyüme rakamları açıklandı. Sene başında %2, hatta daha da altında beklenen büyüme yüzde 4 üzerinde açıklandı. Her zaman olduğu gibi Türkiye büyüme konusunda ekonomistleri yanıltmaya devam ediyor.Türkiye
büyümeli, yüzde 5 seviyesi altında büyüme sorun yaratır. Enflasyon değil de
büyüme sorun olarak düşünülüyorsa piyasanın beklediği gibi, 24 Haziran
toplantısında Merkez Bankası faizi 50 baz puan, hatta 100 baz puan indirecek.
Piyasa rahatlayacak, fakat, zaten dünya ekonomisinde dişe dokunur-tatmin edici
büyümeye rastlanmıyorken biz hangi sorunu çözmüş olacağız ?