10 Haziran 2014 Salı

AVRUPA MERKEZ BANKASI ÖRNEK DEĞİL


Piyasa dediğimiz, kendisine canlı varlık muamelesi yapılan ,kızan, coşan, tedirgin olan, sevinen sistem her zaman fayda maksimizasyonu peşindeydi, bundan sonra da öyle olacak. Tehlike, ekonomide alınan kararların piyasa rahatsız olmasın, piyasa dostu kararlar olsun tavrıyla alınıp, sorunların geçici çözümlerle hasır altı edilip, piyasa coşkusuyla herkesin mutlu olacağını sanmakta.

Bir süredir piyasa Türkiye’de faizin düşmesini istiyor. Elbette düşsün, yüksek faizin ekonomiye zararı malum. Fakat gerektiği yerde faiz kendisinden panzehir üretilen zehir gibi, sadece doğru zamanda kullanılmak koşuluyla. Faiz düşerde borsa endeksi yükselecek, bireyler-şirketler ve devlet daha düşük faizle borçlanacak, bunlar güzel beklentiler. Ama bir taraftan da gerçeklere bakmak gerek.

Geçen hafta Avrupa Merkez Bankası faizleri düşürdü, bankaların Avrupa Merkez Bankası’nda tutacağı paralara negatif faiz kararı aldı, yani artık Avrupa’da bir banka merkez bankasına parasını yatıracaksa üste para verecek. Bütün kararların amacı insanları tüketmeye işletmeleri kredi alıp üretmeye, bankaları kredi vermeye zorlamak. Çünkü Euro Bölgesi’nde enflasyon binde 5 oranında, enflasyon yok, deflasyon tehdidi var. Avrupalı fiyatlar daha da düşecek diye alış-veriş yapmıyor, alış-veriş yapılmayınca işletmeler stoka çalışmaya nereye kadar devam eder, tüketim yoksa bankaların verdikleri kredilerde kötü krediler tehlike yaratır vs vs… Sonuçta sistemi canlandırmak için faizler indirildi. Avrupa Merkez Bankası faizi indirince bizde de faizler iner, Merkez Bankası’nın eli güçlendi şeklinde beklentilerin şekillendiğini gördük. Piyasa tarafından bakarsak evet Erdem Başçı faizi indirecekse bugün önünde Avrupa Merkez Bankası örneği var. Sorun şu; bu örnek iyi bir örnek mi?

Çünkü kıyasladığımız bölgede enflasyon yok, cari açık sorunu yok. Bizde ise enflasyon 3 yıldır Merkez’in hedefinin çok uzağında yılı tamamlıyor. Seneye yüzde 5 ile başlamıştık, şimdiden yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 7 üzerine taşındı. Enflasyonla mücadele edilecekse bunun denenmiş-test edilmiş-onaylanmış yolu faizi artırmaktır. Fiyatların genel seyri artıyorsa, tüketim iştahı fiyatların düşmesine değil yükselmesine sebep oluyorsa (talep enflasyonu) faizi düşürerek talebi kısmaz, coşturursunuz. Böylece döner dolaşır, yüksek enflasyon olarak önümüze bir fatura gelir.


Büyüme rakamları açıklandı. Sene başında %2, hatta daha da altında beklenen büyüme yüzde 4 üzerinde açıklandı. Her zaman olduğu gibi Türkiye büyüme konusunda ekonomistleri yanıltmaya devam ediyor.Türkiye büyümeli, yüzde 5 seviyesi altında büyüme sorun yaratır. Enflasyon değil de büyüme sorun olarak düşünülüyorsa piyasanın beklediği gibi, 24 Haziran toplantısında Merkez Bankası faizi 50 baz puan, hatta 100 baz puan indirecek. Piyasa rahatlayacak, fakat, zaten dünya ekonomisinde dişe dokunur-tatmin edici büyümeye rastlanmıyorken biz hangi sorunu çözmüş olacağız ?

5 Haziran 2014 Perşembe

GÜN SONUNDA ANLADIĞIM...

ECB kararlarındanve Draghi'nin açıklamalarından çıkarımlarım
1-      Artık euro bölgesinde sorun öyle bir noktada ki Almanya pes etmek zorunda kaldı. Almanya izin vermeseydi şu an tartışılan kararlar alınmış olamazdı. Kutlama için acele etmemek gerek.
2-      Yapılan bir parasal genişleme değil, bankacılık sektörünü daha çok kredi vermeye zorlayan veya zorlaması istenen, daha önce 2 kez denenmiş (2011 kasım-2012 şubat) bir yol.
3-      Daha önce 2 kez denenmiş ama istenilen sonuçlar alınamamış ki 3. sü deneniyor. Yeni LTRO’nun nihai noktada AB vatandaşlarını tüketime sevketmesini beklemek şimdilik hayal.
4-      Piyasalar kutlama havasında olabilir ama ben kutlanacak bir şey göremedim, aksine ECB kararları negatif işaret fişeği olabilir. Eur/Usd 1,35 e kadar geriledi ama yine 1,36 üzerindeyiz.
5-      Varlık alımı havucu ortadan kaldırılmadı, ECB gerekirse yaparız diyor ama LTRO programı başlayıp sonuçlarını görmeden ECB’nin varlık alım programı açıklaması şimdilik zor. Piyasa bu havuçla bir yere gitmeyebilir.
6-      Bankalara  sunulan yeni imkan onları getiri arayışına sokar ve Türkiye sermaye akımlarını çeker denebilir. Ona da aceleci olmayın diyebilirim. İç piyasa için kötümser değilim ama yeni bir partiyi kaldıracak makro ekonomik gücü göremiyorum. Büyüme tarafında pozitif sürpriz gelmezse TR için ECB kararları sonrası yeni bir durum yok diyeceğiz.
7-      TCMB’nin faiz indirimi için eli kuvvetlendi evet, ama zaten faiz indirimi gelecekti, artık ne kadar faiz inecek tartışmalarına şahit oluruz. ECB den gelen para düşen faiz ortamında ülkeyi ne kadar cazip kılar belirsiz.
8-      Asıl oyun kurucu Fed biraz gündemden düşmüş gibi olabilir ama gelişen ülke piyasaları rahatlayacaksa bunu Fed sağlayacak, ECB değil.

ALMANYA İZİN VERİRSE...

ECB toplantısı öncesi son enflasyon rakamları geldi. Çekirdek enflasyon %1’den %0.7’ye geriledi. Bunun yanında mayıs ayı imalat PMI rakamları da tahminlerin altında kaldı. Büyüme yok, enflasyon yok, işsizlik çok. Ufukta deflasyon tehlikesi var.

Tüketicinin zayıf talebi artık Draghi’yi harekete geçirecek mi, Perşembe öğleden sonra cevabı almış olacağız. ECB üzerinde devam eden Almanya baskısı bugüne kadar gevşemeye müsade etmedi, Almanların enflasyon korkusu “herkes ev ödevini yapsın” tavrı, üye ülkeleri daraltıcı politikalara zorlarken  en çok da İspanya, İtalya, Portekiz gibi yüksek borçlu ülkeler bir türlü toparlanamıyor. Evet  devasa borçlu ülkeler bugün krizin hararetli olduğu döneme göre çok daha düşük faizle borçlanıyorlar, bu rakamlar eminiz hayallerinde bile yoktu ama sorun sürdürülebilirlik. Çünkü eğer deflasyona doğru yol alınıyorsa saydığımız ülkelerin yeni bir borç kriziyle karşılaşmaları söz konusu.

ECB’nin istediği gibi Euro Bölgesi içinde kredi mekanizması çalışmıyor. Eğer deflasyon kapıdaysa bankacılık sektörünün de sermaye yeterliliği tartışılacak, kötü kredilerin artma tehlikesi sektörü zorlayacak. Ortak para birimi uygulayan ama ortak maliye politikaları geliştiremeyen birliğin sorunlarının merkez bankası hamleleriyle çözüleceğini beklemek ise sadece sorunları ötelemek, piyasaları şimdilik memnun etmek ama ileride daha büyük krizleri hazırlıyor olmak anlamına geliyor Bugün ECB’den ve Draghi’den piyasaların istediği bir şey var; ya şimdi gevşe yada yakında gevşeyeceğine dair sinyal ver.

ECB’nin her zaman vurguladığı, bütün ihtimallere açık olma, gerekenin gereken zamanda yapılacağı güvencesi bugün “uygun zaman” konusuna takılabilir. Böyle bir durumda Euro/Dolar paritesinin 1.3990 seviyesinde ortaya atılan aylık 80 milyar euro’luk varlık alımı başka bahara kalabilir. Ama Draghi önümüzdeki dönem için “gerekirse yaparız” derse yine piyasalarda partiyi ilk bozan kim olur şimdilik belirsiz.

Şimdilik 0.25 olan faizi 0.10, hatta sıfıra çekme kararı, bankaların ECB nezdinde tuttukları mevduata negatif faiz uygulaması, bankalara sabit faizli orta vadeli kredi imkanı sağlanması, sisteme verilen likiditenin geri çekilmemesi, KOBİ’leri  destekleyici bir paket Draghi’nin “daha fazla gevşeyebiliriz” söylemleriyle birleşirse şimdilik piyasalar istediğini almış olacak. Bütün sayılan başlıklar gerçekten Euro bölgesini dertlerine deva mı, başka bir tartışma konusu.

Hiç beklenmeyen ve istenmeyen, dolayısıyla kısa vadeli bir şok yaşatacak gelişme ECB’nin  beklenen hamlelerinden hiçbirini yapmaması olacak. Bu negatif şok.  Pozitif şok ise ECB’nin Fed-BOJ benzeri bir varlık alım programı açıklaması olacak.


Tabii Almanya izin verirse.