30 Mart 2016 Çarşamba

Güzelsin ama özel değilsin

Küresel koşullar ve Fed’in faiz artırımı konusundaki tavrı gelişen ülke piyasaları için şimdilik süresini bilemediğimiz “değerlenme” fırsatı sunuyor.

Aşağıdaki grafikte 21 Ocak’tan bu yana BIST100 endeksi, USDTRY paritesi ve gösterge tahvildeki hareketi görebilirsiniz.




                                    21 Ocak 2016        30 Mart 2016           Değişim % 
BIST100 endeksi               68.500                82,900                         21
USDTRY                                3,01                     2,83                           -5,9
Gösterge tahvil                  11,14                     9,97                           -10,5


Yaklaşık iki ay içinde borsada hızlı bir yükseliş, TL’de değerlenme ve tahvil faizinde düşüş TL varlıklar için özel bir duruma mı işaret ediyor? Bu sorunun cevabını TR benzeri ülke piyasalarıyla karşılaştırmada bulabileceğiz.

Para Birimi                       Değişim %
Dolar/TL                                  -5,9 
Dolar/Brezilya reali               -12,7
Dolar/G. Afrika randı              -9,7
Dolar/Polonya zlotisi              -9,4

Gelişen ülke para birimleri içinde, 21 Ocak-30 Mart arasında TL’nin performansı geride kaldı.

Borsa endeksleri               Değişim %
BIST100                                     21
Brezilya                                       35
Güney Afrika                              13
Polonya                                      15
Borsa endeksleri performansında Borsa İstanbul Bovespa’nın gerisinde kaldı fakat G.Afrika ve Polonya borsa endekslerini geçti.

Gösterge tahvil                 Değişim %
Türkiye                                     -10,5
Brezilya                                    -17,6
Güney Afrika                            -6
Polonya                                    -2,6


Sonuç: TL varlıklar için özel bir durum yok, gelişen ülkelerin geneline bir ilgi var. Bu ilgi devam ettikçe borsa ve kur tarafı, enflasyon geriledikçe faiz tarafı payına düşeni alacaktır.

24 Mart 2016 Perşembe

Ayı/Boğa Piyasası Değil Kedi Piyasası

Bir kedinin gündelik hayatını gözlemleme imkanınız olduysa, farketmişsinizdir, evini sizinle paylaşan kedi (çünkü o ev kedinin ve sahiplik diye birşey varsa kedi sizin sahibiniz), sizi ve evdeki dip köşeyi, her gün yeni bir merakla koklar. Uzmanlar bu durumun yeni bir şey keşfetme güdüsünden kaynaklandığını söylüyorlar. Piyasa aktörlerinin hali de kedinin durumuna çok benziyor. Piyasada her gün yeni bir hikaye aranıyor ama aslında yeni diyebileceğimiz keşfimiz yok. Ev, evdeki eşyalar ve eve girip çıkanlar aynı.

Son küresel krizden sonra, piyasalarda hikayeyi merkez bankaları yazdı. Merkez bankalarının yönlendirmesiyle piyasalar yön buldu.

Son günlerde bir yere gidemeyen görüntü sergilese de Alman DAX endeksi 2009 yılı dibinden %360 oranında yükseldi, aynı dönemde SP500 endeksindeki yükseliş %200’ü aştı, yani hisse senetleri piyasası genel olarak son 7 yılda gayet iyi performans gösterdi. Euro/Dolar paritesi 2014 Nisan’ında 1,40 seviyesine yakın bölgeden 1,05 seviyesine kadar düştü. Bugün euronun değer kazanmasına müsaade etmeyen Avrupa Merkez Bankası politikaları ve dolara aşırı değer kazanımını engelleyen Fed politikalarıyla parite 1,10 seviyesine sıkışmış durumda. Altın 1900 dolardan 1050 dolara kadar indikten ve 1000 dolar seviyesi altı konuşulurken, yine merkez bankaları imdada yetişti ve negatif faizin yeni anormal olduğu dönemde altın dipten dönme fırsatı buldu.

Arada hisse senetleri piyasasında sert düşüşler olsa da genel trend bozulmadı, altın 1280 dolara kadar yükseldikten sonra negatif faizin marjinal faydasını azaltmış gibi görünüyor (altındaki yükseliş “ölü kedi sıçraması” mıydı?). Euro/Dolar paritesi her Fed ve ECB toplantısı öncesinde veya ABD tarım dışı istihdam verisi gibi makro datalarla kıpırdasa hala bir yöne doğru kopmuş değil. Son durumda aynı bir kedi gibi, dip-köşeler veya piyasaların dostu gibi görülen merkez bankaları koklanarak yeni bir hikaye aranıyor.

Şimdilik yeni bir pozitif hikaye bulunmamış olabilir ama hatırlamak gerek, son 7 yılda duymadığımız-okumadığımız felaket senaryosu kalmadı. Fakat piyasalar önüne çıkan engellere takılmadı. Yine aynı bir kedi gibi, zor zamanlarda dört ayak üstüne düşmeyi bildi.

Kötümserler haklı çıktı mı? Bazen-kısmen.
İyimserler kazandı mı? Şimdilik / kesinlikle evet.


Kedilerdeki dokuz can meselesine gelince...
Bu noktada “piyasaların kaç canı kaldı” sorusunun cevabını kötümserlerden bekliyoruz.

10 Mart 2016 Perşembe

DRAGHI VE GAZI KAÇAN GAZOZ TADI

Bugün Avrupa Merkez Bankası’nı (ECB) ve Başkan Draghi’nin basın toplantısını piyasalar heyecanla bekleyecek. Piyasaların beklentisi ECB’nin Euro Bölgesi’ne karşı yönelen tehditlere daha fazla gevşeme ile karşılık vermesi. ECB’den diğer bir beklenti negatif faizde daha aşağıya inilmesi.

ECB kendisine park eden paradan %0,3 oranında ücret (negatif faiz) alıyor. Aralık ayındaki toplantıda piyasaların beklentisi negatif faizin -0,4 seviyesine çekilmesiydi. Bu beklenti gerçekleşmeyince yaşanan hayal kırıklığı bugün tekrarlanmayabilir. Draghi bugün rahat. Gevşeme adımlarına itiraz eden Almanya, Mart ayı toplantısında 25 üye içinde oy hakkı olmayan 4 üyeden biri konumunda.

Merkez bankaları sorunlu dünya ekonomisine herkesi ikna edici çözümler bulmak zorundaymış gibi düşünülebilir. Bu düşünceyi tetikleyen bizzat merkez bankaları olunca, her Fed veya ECB toplantısında piyasaların dalgalanması normal.

Fed’in konut sektörü kaynaklı görülen krize cevabı devasa parasal genişleme olmuştu. Bugün ECB aylık 60 milyar euroluk tahvil alımıyla aynı yoldan ilerlemeye çalışıyor. Ekonomik krizle kırılgan hale gelen dünya için merkez bankalarının anormal tedbirlerine ise bir yenisi eklendi; negatif faiz.

Bölge ekonomisini kurtarmak için ne gerekiyorsa yapacağını söyleyen Draghi, negatif faiz uygulamasıyla olumlu sonuçları amaçlarken başka bir noktadan sıkıştırılıyor. Negatif faiz uygulaması bankacılık sektörünü hırpalıyor. Nitekim yakın geçmişte Avrupa banka hisselerinde yaşanan sert düşüşlerde negatif faiz uygulamasının banka karlarını eriteceği endişesinin büyük payı vardı.

Merkez bankalarınca bulunacak ideal bir çözüm,  her kesimi mutlu eden kararlar dünyası zaten hiç olmadı, olmayacak. Piyasalar açısından bakarsak artık merkez bankalarının daha fazla gevşemeci tavırları nihai faydasını azaltıyor. Uzun bir dönem, özellikle ABD ekonomisi için, kötü ekonomik veriler Fed tarafından sisteme daha fazla para verilmesi ile sonuçlanmış ve dolar ile alınan ne varsa fiyatı yükselmişti. Şimdi parasal gevşeme üzerine negatif faize geçilmesi, piyasa aktörlerini daha riskli varlıklara yöneltiyor. Bir merkez bankası bankalara “bana para getirmeyin, getirirseniz paranızdan %0,3 kesinti yapar size öyle iade ederim” derse, sistemi kredi vermeye zorlar ama sistem kredi verme koşullarını uygun görmezse, paranın gideceği yer spekülatif alanlar olacaktır.

Başka bir sorun daha var.

Merkez bankalarının zor koşullardaki anormal tedbirleri artık piyasa aktörlerini zorluyor. Normal koşullarda ekonominin gidişatına dair öncü sinyaller veren hisse senedi, tahvil-bono piyasaları artık sinyal değil gürültü üretiyor. Piyasaların tepkisi artık daha az anlaşılır durumda. Hatta piyasalar merkez bankaları tarafından “bizi yanlış anlıyorsunuz” şeklinde suçlanabiliyor. Çarpık para politikaları yatırımcıları temel yaklaşımlardan uzaklaştırıp bir uçtan diğer bir uca savuruyor. Hesaplar silinme ihtimaline karşın kurşun kalemle yapılıyor.


Bugün ECB toplantısı ile piyasalar kısa vadede istediğini alabilir ancak artık reel ekonomi için iyi olmayanın piyasa için iyi olmadığı eski normal reflekse doğru adım adım ilerleyen piyasalar, kırılgan ancak umutlu halini koruyor.