11 Ekim 2015 Pazar

TERCİH DEĞİL MECBURİYET

İtiraf edelim, uzun vadeli yatırımcı olmak çoğumuz için bir tercihten öte mecburiyet olmuştur.  Ne yazık ki para kazandığımız için değil para kaybettiğimiz için uzun vadeli yatırımcı oluyoruz.

Uzun vadeli yatırımcı olmak ezbere önerilen bir yöntem. Örneğin her yıl düzenli kar payı dağıtan, doğru ve dürüst yönetilen, gelecek vadeden bir şirketin hisse senedini alıp uzun vadeli ortak olmak iyidir. Siz bir de ortak olduğu şirket  her sene düzenli zarar açıklayan, hisse senedinin  fiyatı her yıl bir önceki yılın altına inen yatırımcıya uzun vadeli yatırımcı olmayı sorun.

Uzun vadeli yatırımcı olmak, her günün iniş çıkışlarından uzak durmak isteyen, piyasayla yakından ilgilenemeyen yatırımcılar için fena bir yöntem değil.  Uzun vadeli yatırımcı olmayı bilinçli bir şekilde tercih etmişseniz, yani ne yaptığınızın ya da ne yapamadığınızın farkındaysanız sorun yok. Sorun başka yerde.

Bir yatırımcı nasıl uzun vadeli yatırımcı olur? Genellikle bugün alıp yarın kazançla satmayı düşündüğü işlemi beklentileri karşılamayınca, zarar karşısında donan yatırımcı tipi, kısa vadeli işlem yapan ama işlem sonucunda zarar kesip kenara çekilmek yerine soranlara “ben zaten uzun vadeli düşünüyorum “ diyen yatırımcı profili.  Zarar kesmek yerine ümit kestiği  için uzun vadeci olan yatırımcı.

Zararı daha da büyüten bu vade uyuşmazlığından kurtulmak için en baştan yatırım vadesinin belirlenmesi gerek. Yapılan işlemlerin sonuçlarının, işlem vadesini hızlıca değiştirmesine izin verilmemeli. Çok kritik gelişmelerin tabloyu değiştirdiği dönemleri elbette dikkate almak gerek. İşlem yapmadan önce hangi seviyeden kazançla çıkacağınızı hangi seviyeye kadar zarara tahammül edebileceğinizi belirlerseniz, işlem yapıp “taraf” olduktan sonra yaşananlar kararınızı ve işlem vadenizi değiştirmez ( taraf olduktan sonra sizi doğrulayacak kanıtlar arar, tersini görmek istemezsiniz) Böylece aslında vadeye değil hedeflediğiniz kar-zarar noktalarınıza bakarsınız. 

Hedefiniz yoksa, vadeniz  olmuş ne işe yarar?

Yatırımcılar için zor bir dönemdeyiz. Hangi dönem kolaydı ki diyebilirsiniz ama 2008’den sonra merkez bankalarının ekonomik sistemlerin tamamına ağırlıklarını koyduğu dönemde uzun vadeli yatırımcı olmak gerçekten zorlaştı. Krizi en az hasarla atlatmak için merkez bankalarınca uygulanan devasa parasal genişleme, sıfıra yakın faiz politikasının dünyayı getirdiği nokta belli. Bol ve ucuz paranın sarhoşluk etkisi geçiyor ama dünya normalleşemiyor. Hala bol ve ucuz parayla elde edilen ekonomik  kazanımların korunup korunamayacağını tartışıyoruz. 

Otoriteler çelişki içinde, artık söylenenlerle yapılanlar-gerçekler örtüşmüyor. Sözlü yönlendirmelerle de bir yere kadar. Bu durum ABD özelinde böyle, gelişen ülke piyasaları için ise hem ciddi fırsatlar hem de sarsıntı yaratabilecek risk unsurları var. Merkez bankaları ve otoriteler bile 3 ay sonrası için net konuşamıyorken, belki yılın son çeyreği için bir kez daha alttaki üç öneriyi tekrarlayabiliriz;

1-      İlk amaç mevcut varlığınızı korumak olsun
2-      Yüksek kazançlar peşinde olmayın

3-      Enflasyon üzerinde kazancı kısa vadede elde ettiyseniz ( kabaca yıllık enflasyon %8, siz 1 ayda %8 kazandıysanız)  daha fazlası için hırslanmayın, kenara çekilmeyi bilin

27 Eylül 2015 Pazar

EKONOMİ OKUMAK EĞLENCELİDİR AMA SHERLOCK HOLMES OKUMAK DAHA EĞLENCELİDİR

Ekonomide gidişatı anlamak, yatırım kararlarını sağlıklı bir şekilde verebilmek için okumak-takip etmek gerek (izlemek demedim). Bu okumalar mecburen ülke ve dünya ekonomisini, sektör analizlerini, varlık değerleme tahminlerini, bolca araştırma raporunu kapsayacak. Ancak  yeterli olmayacak. Bir adım ötesinde sosyoloji, toplum ve birey psikolojisi okumaları da gerekecek çünkü genelde ekonomiyi, özelde yatırım kararlarını sadece rakamlar üzerinden makro-mikro verilerle anlamak mümkün olmayacak, insan etkisi piyasalarda payı göz ardı edilemeyeceği için bu bölüm özel ilgi gerektirecek. 

Uluslararası ilişkilerin piyasaları geçmişte nasıl etkilediği, gelecekte nasıl etkileyeceği de incelenmesi, takip edilmesi gereken asli başlıklardan biri olacak. Özetle piyasaları takip eden yatırımcılar çok okumak zorundalar

Ekonomi okumak eğlencelidir ama Hercule Poirot ya da Sherlock Holmes okumak bana göre çok daha eğlencelidir. Bir yatırım kararı almak ince detayları görüp, ortaya bir resim koymak ve bu resmin yatırımcıyı ve çevresini nasıl etkileyeceğini öngörmek, görünmeyeni görme çabası içinde farklı akıl yürütmelerle kalabalığın içinden sıyrılmaksa, Hercule Poirot’nun veya Sherlock Holmes’ün katili bulma yöntemi yatırımcılara ilham verebilir. İnsan ruhunu çözmede Dostoyevski veya Tolstoy da önerilir.

Nasıl analitik düşünülür? Karşımıza çıkan bir olay nasıl incelenir? Fırsatı nasıl görür kendinizi nasıl korursunuz? Felaket anında nasıl hayatta kalırsınız? Bir aldatmacayı nasıl hissedersiniz? Nasıl keskin zekalı olunur… gibi sorulara cevap arayalım. 

Nasıl analitik düşünülür? (Sherlock Holmes bir cinayeti nasıl çözüyor ya da yatırımcı piyasaya bakarken neye dikkat etmeli?)


Size görüneni ya da gösterileni değil görünmeyeni düşünün ve şu soruyu sorun: 

NEDEN? 

Katilin uşak olduğu aşikarsa, uşak neden evin hanımını öldürsün? Doların değer kazanması ABD ekonomisini zorlayacak deniyorsa Fed neden faiz artırsın? Neden sorusunun cevabını düşünürken  ön yargıların aklınızı gölgelemesine izin vermeyin. Her türlü olasılığa açık olun. Katil gerçekten uşak olabilir veya değerli dolar ABD için gerçekten  ilk tercih değildir, bunu tarafsız bakışla gözden geçirin. Elde ettiğiniz bulgularla ikna olun, zaten ikna olduğunuz için önünüze gelen veriyi eğip bükmeyin.

Neden uşak evin hanımını öldürsün  veya Fed neden faiz artırsın sorusuna tek cevap buluyorsanız muhtemelen yanılıyorsunuz. Bu noktada yapılacak şey, ihtimalleri sıralarken en düşük olasılığı elemek. Uşak evin hanımını öldürdü çünkü ona karşılıksız aşk besliyordu, Fed faiz artırmalı çünkü istihdam piyasası güçlü…Eleyin

Tahmin dürtünüzü bastırın. Tahmin dogmatizmden gelir, bir şey yanlıştır ama  o şeyin doğru olduğuna dair kesin inanca sahip olunabilir. Bu durumda başkasının yanlış dediği sizin açınızdan doğru olabilir. Tahmin etmeyin, öngörmeyin, anlamaya çalışın. Meselenin doğruluğu veya yanlışlığı tartışılırken esas kaçırılabilir. Katilin uşak olup olmaması veya Fed’in 2015 yılı içinde faiz artırmamasının yanlış olacağı fikri gözlemciye bir şey kazandırmaz. Çünkü yatırımcı piyasada haklı olmak yerine kazançlı çıkmayı tercih edecektir, etmelidir.  

Hesabınızdaki bakiye büyüsün, doğruluğu veya yanlışlığı sonra eş dostla tartışırsınız. 


Ama kazanmak da bir yere kadar, bilginizi konuşturmayacaksanız ekonomi okumanın ne anlamı var değil mi? 


15 Temmuz 2015 Çarşamba

Tahminler ve ölümcül bileşimler

CXO Advisory Group borsa "uzmanları" tarafından yıllar içinde yapılan 6 binden fazla tahmini inceledi. Bu tahminlerin genel doğruluk oranı %47.4 çıktı. Yazı-tura oyununda tahmin başarısından yüksek olamayacak bir sonuç...

Öngörüde başarısız olmanın özelliklerinde ilk sırada listelenen ise "dogmatizm". Aslında doğru olduğunu bilmediği halde bir şeyin doğru olduğu konusunda sarsılmaz inanca sahip olmak. Dogmatik kada öngörü tamamen yanlış çıktığında bile kendisinden müthiş derecede emin olmaya devam ediyor. Hem ukala hem kibirli hem de hatalı olmak öldürücü bileşim. halbuki temkinli bir seçenek var; gelecek düşündüğümüzden çok daha az bilinebilir, itiraf edin yeter. Ne yazık ki bu durum nadiren gerçekleşir. Ne kadar yanlış da olsa akıllı insanlar kulağa akıllı gibi gelen öngörülerde bulunurlar.

Nobel ödüllü olmanız da sizi engelleyemez. Paul Krugman ne demiş 1998'de " internetteki büyüme ciddi şekilde yavaşlayacak, çünkü insanların aslında birbirine söyleyeceği o kadar da şey yok. 2005 yılı civarına gelindiğinde internetin ekonomi üzerindeki etkisi bir fax makinesinin etkisinden daha fazla olmayacak"

Bugün Google, Amazon ve Facebook'un piyasa değeri çoğu ülkenin milli geliri üzerinde. Apple'ı hesaba katmıyoruz bile. Google+amazon+facebook+apple, kaç fax makinesi eder?

Bilmiyorum demenin konforunu yaşamak varken, "bildi" dedirtmek için "atmanın" ne gereği var. Ha tutarsa kahraman olurum tutmazsa unutulur gider diyorsanız yanılıyorsunuz, dünya değişti, Google ufak bir arama ile herşeyi hatırlatır.

Kaynak: Görünmeyen Ekonomi Boyner Yayınları

30 Nisan 2015 Perşembe

Merkez enflasyon beklentisini 5.5'dan 6.8'e revize etti..Yani?


Avrupa'da neler oluyor?

AB borsaları  yılbaşından bu yana ilk defa bir ayı düşüşle kapatıyor. Alman Dax endeksi 12227 seviyesinden başladığı nisan ayında 11400 seviyesine geriledi %6.7 oranında düştü. Bölge için ölçek diyebileceğimiz FTSE Eurofist 300 endeksi %0.7 oranında geriledi.

Daha ilginç bir gelişme ise bono piyasasında izleniyor.
Alman 10 yıllığı 0.49 seviyesini gördükten sonra 0.38’e kadar
İtalya 10 yıllığı 1.17 seviyesinden 1.48 seviyesine
İspanya 10 yıllığı 1.16’dan 1.45 seviyesine
Fransa 10 yıllığı  0.33’den 0.67 seviyesine kadar yükseldi.

Bonoda ve borsalarda yılbaşından bu yana yaşanan coşkununun ana sebebi ECB’nin tahvil alım programıydı. Mart ayında ECB tahvil alımına başladı. Bu arada euro değer kaybetti, Euro/Dolar paritesinde nisan ayında 1.05’li seviyeler bir kez daha görüldü. Euro fonlama parası, carry trade parası haline geldi, tahvil-bono piyasasında coşkulu alımlara sebep oldu, borsalar yükseldi, fakat euro değer kazanmaya başlayınca tablo tersine dönmeye başladı. Euro sat-riskli varlıkları al pratiği, birikmiş pozisyonlarda son gelen ABD 1. Çeyrek büyüme rakamının hayal kırıklığı ile (dolar sat)  pariteyi yükseltti, Euro/Dolar paritesi 1.1250 seviyesine yükseltti. Bu yükseliş riskli varlıkları bırak-euro’ya geç dedirtti.


1.1060 seviyesi üzerinde kalan paritede teknik anlamda 1.15 seviyesine kadar anlamlı bir direnç görünmüyor. Bu noktada ana koşul 1.1060 seviyesi üzerinde kalmak olacak. Fed faiz artırımı için bu büyümeyle hangi faiz artırımı dedirtip en yakın vadede topu hazirana atmışken önümüzdeki 1 aylık vade, üzerinden Yunanistan fırsatını da atarsa euro için değerlenme fırsatı verebilir.

Fed: yeni bir şey yok

Fed açıklamalarında yeni ve sürpriz diyebileceğimiz bir başlık yok. Fed hala piyasaların ne haddinden fazla gevşemesine ne de aşırı stresle baskı altında kalmasına razı değil, ip üstünde ilerleyen Fed dengelerin hızlıca bozulması riskini alabilecek durumda değil.  Bu yüzden “sözlü yönlendirme” denilen “güvercin-şahin-sabırlı-sabırsız” tanımlamaları ile varlık alım programının sonlandırılması en az hasarla atlatıldı, faiz artırım sürecinde de aynı performans sergileniyor. 

Ancak, varlık alımının sonlandırılacağı açıklamaları ve azaltım süreci nasıl piyasaları çalkaladıysa (özellikle gelişmekte olan ülkeleri) bir benzerini faiz artırım sürecinde de yaşayacağız, bu bir yıkım değil ama dalgalanma ve hazırlıklı olmak gerek.

Dün akşamki açıklamalardan sonra faiz artırım beklentilerinde önemli bir değişiklik yok. Fed “haziran ayında faiz artırmam” demediği için dolar değer kazandı yorumlarına “Fed bu toplantıda böyle bir garanti verir miydi” denebilir. Hala ilk faiz artırımı için eylül ve max. 25 bp ile başlanması yüksek ihtimal. Ama bugün 0.2 büyüme varken koşa koşa faiz artırımına gidecek Fed yok.

Büyüme konusunda her ne kadar iyimser beklentilerin korunduğu ifadeler duysak da 0.2 büyüme kötü. Kış koşulları vs. elbette ekonomik aktiviteyi etkiler ama ABD için büyümek demek tüketmek demekse o tüketim iştahı bir türlü artmıyor, tasarruf rakamı artıyor. Buna tüketici tedirginliği diyoruz, gelecekten emin olamama hali.


Yine de önümüzdeki aylarda artan istihdam, hızlanan ekonomik aktivite, daha hızlı büyüyen ABD görürsek faiz artırımına daha yakınız diyeceğiz.

20 Nisan 2015 Pazartesi

FİNANS HABERLERİ NASIL TAKİP EDİLMELİ?

Amatör veya profesyonel olsun fark etmez, piyasaları takip eden, işlem yapan, alım –satım kararları veren herkes için “haber” çok önemli. Yazılı ve görsel medyadan, internetten veya yüz yüze görüşmelerde haber bombardımanı altında kalan ama bir gün içinde yüzlerce haberin içinden kendisine yarayacak haberleri ayıklama ve haberi sorgulama sürecine dair ufak bir yazı sunuyorum size. Ben de bu yazıyı yazmadan önce, haberleri tararken http://bit.ly/1hQaz0B adresinden esinlenerek devam ediyoruz. Siz bu yazının içeriğini haberin faydasının artırılması yanına önünüze gelen analizlerin-beklentilerin teste tabi tutulması olarak da düşünebilirsiniz.

AYNI FİKİRDE OLMADIĞINIZ YAZILARI VE HABERLERİ OKUYUN

Medyada veya müşterisi olduğunuz finansal kurumlarda kendi fikrinizin onayını aramayın. Alternatif fikirlere açık olmak için aynı fikirde olmadığınız yazıları-analizleri göz ardı etmeyin. Örneğin şöyle bir fikriniz olabilir “borsa yükselecek” ve siz bu fikri mutlak gerçek kabul edip medyada-haberde-analizde bu düşüncenize onay veren değerlendirmeler görebilirsiniz. Ancak bir fikir-düşünce üzerindeki ön yargı (borsa yükselecek) sizi savunmasız kılar. Konuya doğrudan cevapla başlanırsa (borsa yükselecek) bu düşünce beyinde yedeklenir. Doğrudan cevap yerine, sebeplerle ilişkilendirilmiş bir cevap daha faydalı olabilir ( borsa yükselir mi? Neden) Sizinle aynı fikirde olan birisini bulduğunuz zaman haklı olduğunuz konusunda rahat olursunuz fakat bu durum yatırımcı için çok tehlikelidir.

YATIRIM KARARLARI ALIRKEN SİZİNLE AYNI FİKİRDE OLMAYAN İNSANLARDAN ÇOK ŞEY ÖĞRENİRSİNİZ

Karşıt görüşe kulak kabartmak var olan inançlarımızı sorgulatır. Ayrıca inanç dediğimiz şey gerçeklerden ziyade duyguların şekillendirdiği bir şey de olabilir (hisse senedim varsa borsanın yükseleceğini düşünürüm, çünkü hisse senedi alarak artık piyasada “tarafım” objektif olamayabilirim). Bir eğilim veya bir teori hakkında emin olduğunuzda, zihnin o konforlu yolundan çıkıp karşıt görüşü dinleyin. Dinleyin, sonunda ya aynı fikirde olmama haliniz devam edecek ya da daha önce farkında olmadığınız bir bakış açısı kazanacaksınız.

ÖNCEKİ HAFTANIN DERGİLERİNİ ÖNCEKİ GÜNÜN GAZETELERİNİ TEKRAR OKUYUN

Eski haberin haber değerinin kalmadığı düşünülebilir ama finans dünyasında aynı fikirde olmayan profesyoneller de var. Onlara göre “eski okumalar” güncel haberlerle birlikte çok daha fazla yeni fikir verebilir. Finans haberlerinin-analizlerin büyük bir kısmı tahminlerden oluşuyor. Haber olarak veya makale olarak çoğunlukla ekonomisinin-piyasaların geleceğine dair tahminler okuruz. Kimin yanıldığını veya kimin “gerçekleşmeye yakın” öngörü sahibi olduğunu ancak eski okumalar sayesinde görebiliriz. Çünkü bugün için herkes zaten şu an yaşananı öngörmüştü, yine bildi değil mi?  Okuduğunuzu sorgulamayı elden bırakmayın. Günler-haftalar öncesinden bugünü yazmış haberi-analizi yakın takibe alın. Mutlak inançtan ziyade “takibe değerler” listesi yapın ve zaman kazanın. Bu listeyi de sorgulamaya devam edin.

PROFESYONEL VE AMATÖR İÇERİĞİN BİRLEŞTİĞİ ORTAMLARI GÖZ ARDI ETMEYİN

Profesyonel bir haberci-gazeteci-analist olgusal doğruların peşindedir. Ayrıca medya aktörlerinin güvenilir-saygın kaynaklara ulaşma imkanı vardır, konunun daha derinine-detaya inebilirler. Ancak medya mensuplarının da yetiştirmek zorunda oldukları yazıları, bitirilmesi gereken sayfaları var. Bu nedenle bu gün için önemli görülmeyen konuların atlanmasına sebep olabilir. Basit bir örnek: borsa düştü, gelen kar satışlarıyla endeks geriledi…Peki dün yaşanan geri çekilmenin sebebinin kar satışları olduğu kesin bilgi mi?

Amatör yatırımcılar, bloglar, haber sitelerinin okuyucu köşelerinde daha farklı bir durum var. Örneğin bloglarda, blog yazarı yazmaya değer bir şey görürse yazar, konu “beklentiler” bile olsa. Bir şey yayınlamış olmak için yazmaktan ziyade kalite-içerik daha önemli olabilir onlar için
En iyisi bu noktada bir tarafa ağırlık vermek yerine profesyonel ve amatörlerden oluşan bir liste yapmak olabilir. Ancak bu noktada SPK mevzuatı ve paylaşımların içeriğine dikkat edilmeli.

HER HABERİN PİYASADA HAREKETLİLİĞE SEBEP OLACAĞINI DÜŞÜNMEYİN

Her haber eylem gerektirmeyebilir. Her gün binlerde haber yayınlanır, bunların içinden çok azı aksiyon almayı gerektirir. Özellikle ekonomik raporlar, analist beklentilerindeki değişiklik bir varlığı alıp satmak için tek sebep olmamalıdır.

Çoğu finans haberi büyük resmi görmek ve anlamak için yardımcı olur. Haber takibi sonucu portföyünüzde iyi sonuçlar görüyorsanız listenize sahip çıkın, değilse daha az okusanız da olur.

1 Nisan 2015 Çarşamba

Bir cisim yaklaşıyor...

Dün büyüme rakamı açıklandı, veri beklenenden (% 2.3) yüksek ( % 2.9) ancak Orta Vadeli Program hedefinden (%4) uzak kaldı. TL bazında 2.9 oranında büyüme varken, dolar bazında ise 2.8 oranında küçülme yaşandığını da belirtmeliyiz. Kişi başına düşen gelirde de 2013 yılına göre yaklaşık 400 dolarlık azalma oldu.

Büyüme verisi geriden gelen bir veri, geçmiş dönemin büyüme rakamı ile geleceği konuşmak mümkün değil. Ancak 2015 büyümesi ne olur sorusunun cevabını bazı öncü göstergelerde arayabiliriz.

Büyüme için üretim kritik öneme sahip, Türkiye ekonomisinde sanayinin %25 oranında ağırlığı var. Fakat son gelen sanayi üretim rakamları hayli sıkıntılı.

Tablo1: Sanayi üretimi



Ocak ayı sanayi üretim rakamında eksiye dönüldü. Küresel krizin zirvede olduğu 2008-2009 arasında da sanayi üretimi azalmıştı, yüzde 20 düşüşler görülmüştü. Krizi bir kenara bırakıp bakarsak en sert geri çekilme 2012 yılında yaşanmıştı (-%0.77)
Sanayi üretimindeki düşüşe paralel kapasite kullanım oranı geriliyor.

Tablo 2: Kapasite kullanım oranı



Kapasite kullanım oranı (KKO), bir üretim biriminin, bir dönemde gerçekleştirdiği üretim miktarının, üretebileceği en yüksek miktara oranıdır. KKO’nın 100 olması beklenmez, kendi trendi içinde değerlendirmek kısmen yeterli olabilir. Tablonun gösterdiği, üretim tesisleri giderek daha düşük kapasite ile çalışıyor.

Düşen sanayi üretimi, azalan kapasite kullanım oranı işsizlik için iyi sinyaller üretmiyor ve işsizlik zaten yüksek. İşsizlikte tekrar 2012 seviyelerine gelindi.

Tablo 3: İşsizlik oranı
  



Sanayide alarm zilleri imalat sanayi satın alma yöneticileri endeksinden de görülebilir.

Tablo 4: İmalat sanayi PMI



PMI rakamının 50 seviyesinin altında olması ekonomide işlerin iyiye gitmediğine, ekonomik aktivitenin yavaşladığı şeklinde yorumlanır Son gelen 2015 mart ayı PMI rakamı 48 seviyesinde. Rakam 2009’dan bu yana en dip seviyede.

İmalat PMI düşük, kapasite kullanım oranı düşük, sanayi üretimi düşük, işsizlik yüksek = Büyüme vasat

Sanayide, üretimde durgunluk, dönemsel olarak değerlendirilebilir, kötü hava koşulları, siyasi gelişmeler, jeopolitik riskler vs.. Bir dönem verisiyle yılın kalan kısmına dair mutlak pozitif veya negatif olmak ise yanlış olabilir. Ancak bir veri var ki sokağın gidişata dair hassasiyetini ölçer, tüketici güveni…

Tablo 5: Tüketici Güveni



Tüketici güveninde Mart 2015 rakamı 64.4 seviyesine geriledi. 2008-2009 küresel krizin zirve yaptığı dönemin de altında. Asıl tedirgin edici veri de bu.



19 Şubat 2015 Perşembe

RUSYA GİBİ MÜTTEFİKİN, YUNANİSTAN GİBİ BORÇLUN, FED GİBİ DOSTUN OLSUN

Piyasaların önündeki endişe kaynakları birer birer sahneden çekiliyor. Sahneden çekiliyor diyoruz çünkü perdenin kapanmasından bahsetmek için çok erken. Oyun devam ederken ufak bir ara.

Önce Ukrayna gerginliği konusunda Batı ile Rusya arasında uzlaşma, ateşkes haberi geldi. Bu haber gelmeli, bu adım atılmalıydı çünkü batı dünyası Rusya’ya yaptırımları bir üst noktaya çıkarma arifesindeydi. Yaptırımlar Rusya’yı sıkıyor, doğru, ama  Yunanistan ile uğraşırken, Avrupa Merkez Bankası’nın parasal genişlemeye başladığı dönemde “ağır” Avrupa Birliği liderlerinin ekonomide yol almak için, yolda engellere tahammülü kalmadı. Hazır ufak ufak ekonomide toparlanma ışığı belirmişken sorunları büyütmek yerine çözümü ötelemek daha mantıklı gelmiş olabilir. Sağlanan ateşkesin elbette Ukrayna gerginliğini bittirdiğini, Rusya’nın Doğu Ukrayna’dan, Batı’nın NATO’yu Rus sınırına olabildiğince yaklaştırmaktan vazgeçirdiğini söylemek saflık olur. Bir molaya ihtiyaç vardı, alındı.

Yunanistan’da Syriza zaferi sonrası AB’nin güç merkezleri ile görüşmelerden sonuç çıkmadı. Taraflar hemen masadan el sıkarak kalkacak diye beklemiyorduk ancak masadan kalkışın agresif-kızgın-inatçı anlarını basın kanalıyla izleyince yavaş yavaş tedirginlik hissedilmeye başlanmıştı, çünkü iki taraf da (Almanya-Yunanistan) geri adım atmıyordu. Yunanistan’ın suyun üzerinde kalabilmesi için desteğe ihtiyacı var, bankacılık sistemi zorda, toplam mevduatın yaklaşık %10’unun kaçtığı haberlerini izliyoruz. Yunan halkı “bizi bu kemer sıkmadan, boyunduruk altında kalmaktan kurtar, nefes aldır” dediği partiye oy verdi, yeni lider seçim öncesi vaadlerini yerine getirmek için direndi ancak ülke içinde korku zaten sallanan sistemi, zora sokma noktasına geldi ve Syriza lideri pes etmek üzere. Yunanistan’ın anlaşma koşuluna bağlanmış IMF’den gelecek 7.2 milyar euro’ya ihtiyacı var. Mart ayında IMF’e 1.6 milyar ödeme yapmak zorunda.  Borç verenleri ile anlaşmaz, krediyi alamazsa borcunu ödemek için piyasaya dönüp çok yüksek faizle borçlanmaya çalışacak (kim borç verecek?) ya da default olacak, borcumu ödemiyorum diyecek. Almanya liderliğindeki AB yönetimi ise gevşeme kapısını bir kez Yunanistan’a açarsa o kapıdan ileride hiç hoşlanmayacağı siyasi hareketlerin girmesini istemiyor.

28 şubat Yunanistan için anlaşma sağlamada son tarih. Son güne kadar ümitler korunur, gelen haberlere göre (ki son 15 günde çok haberler geldi) Yunanistan AB’nin şartlarına teslim olmak üzere.

Piyasalara bir güzel haber de Fed’den geldi. Son Fed toplantısının tutanakları piyasalar için olabildiğince yumuşak. Erken bir faiz artırımından ve bunun ekonomide sağlanmış kazanımları geri almasından endişe ediliyor. Ayrıca Fed’in kendi içine odaklı olmadığını, dünyanın geri kalan kısmında neler yaşandığına yakından bakıldığını gördük. Fed piyasa tepkisinden endişe ediyor, diğer merkez bankalarının hamlelerinin olumlu değerlendirildiği ancak yanlış zamanda yapılmış faiz artırımının dengeleri bozabileceği endişesi göze çarpıyor.

Yani Fed tarafında yeni bir durum yok, beklemeye devam. Ekonomide toparlanma sene başından bu yana yolundan hafif saptı. Asıl soru 2015 yılı büyümesi faiz artırımını gerektirecek kadar yüksek olacak mı, kişisel tüketim harcamaları nasıl bir seyir izleyecek?

Brent petrol 45 dolara inerken, istihdam rakamları güçlü toparlanmaya işaret ederken harcanabilir gelirde artış desteklendi. Harcanabilir gelirler arttı fakat ABD tüketicisinde bir endişe var.  Kişisel harcama rakamları, perakende satış verisi iyi gelmedi, ABD halkı tasarruf oranını arttırdı. Çünkü petrol fiyatının tekrar yükselmesinden, istihdam piyasasının artışında güç kaybından endişe ediliyor. Bu durum Fed için faiz artırımında sabırlı olmak anlamına geliyor.

Fed sabırlı, Rusya barışçıl, Yunanistan masada ise piyasalar için yeterince iyi haber birikmiş demektir. Ancak bu durum coşkulu parti havası getirmez, fırsat olarak değerlendirilir. Dolarda değer kaybı izlerken, altında sert düşüşten sonra az da olsa toparlanmak, borsa için 24 şubat öncesi yukarıyı zorlamak, dolar/TL’de 2.40 seviyesi yaklaşmak mümkün.


Bir de 24 Şubat’ı atlatsak…

15 Ocak 2015 Perşembe

Merkez Bankası ile yatırımcı arasındaki ilişki..Hisli duygular misali...

İsviçre Merkez  Bankası'nın (SNB) şok kararından sonra piyasalarda yaşananlar malum.  SNB'nın kararının içeriği ayrı bir konu ama piyasaların hiç beklemediği bir kararın açıklanması tsunami etkisi yaratıp, 3 gün önce "yolumuza aynen devam edeceğiz" derken bugün sert bir direksiyon kırma ile yön değiştirilmesi, merkez bankasının güvenirliğini tartışılır hale getirdi. Yeni bir konu değil aslında ama haberden sonra aklıma youtube'da "benimle dalga mı geçiyorsun" yazıp arama yapmak geldi.

Çıkan sonuç aşağıda


http://www.youtube.com/watch?v=Fq0QOpUYkmA

Bu 1 dakika 36 saniyelik videoda herhangi bir merkez bankası ile yatırımcının ilişkisi özetlenmiş bence.

Genç Erkek (GE) Merkez Bankası (MB) olsun
Genç Bayan (GB) de yatırımcı (Y) olsun

Diyoluğu şöyle çevirebiliriz:

GE MB : yanınıza oturabilir miyim? (çünkü size yakın olmam gerek) Beklediğiniz gelmedi ( mesela finansal krizin bitmesi, normalleşme, işsizliğin azalması büyüme vb.)

GB Y : sizin de öyle oldu galiba ( sen de amacına ulaştın sayılmaz yani) beni görünce aklınıza bir fikir geldi.(günü benimle kurtarabileceğinizi düşündünüz)

GE MB: evet öyle..bir arkadaşım vardı randevuya gelmedi (enflasyon..gelmiyor bir türlü) Gelmedi ve herşey bitti.

GB Y : affetmiyorsunuz

GE MB : bir şey farketmez ki. O zengin bir iş adamının kızı ( kazancın olduğu, harcamanın yapıldığı yerde enflasyon olur) Bense basit fakir bir gençim ( enflasyonu çağırmak için imkanlarım sınırlı) Adım Bülent ( siz buraya istediğiniz merkez bankasını yazın) Bu fakir ve basit gençle beraber dolaşmak ister miydiniz ? ( takılalım mı? ben seni oyalayayım, arada mutlu edeyim, sen de bir şey olacak zannet)

GB Y : pek çekingen değilsiniz (cüretkarsınız, limitlerinizi zorluyorsunuz)

GE MB: yo yo aslında öyleyimdir, ama kadınlara ( yatırımcılara) karşı değil. Onların yanında kendimi çok rahat hissederim (burada çeviriye gerek yok) Bu da sevgiye şefkate olan ihtiyacımdan geliyor ( biri bana güvensin lütfen)  hem kadınlar (yatırımcılar) beni pek sempatik bulurlar ( onların istediklerini yerine getiririm)

GB Y : anlıyorum ayaklarınıza kapılırlar ( sana muhtacım merkez no'lur gitme)

GE MB : hayır bunu demek istemedim. Sadece bana cesaret verirler (yatırımcılar bana öyle baktıkça bende bir özgüven artışı vs..)

GB Y : yani bir kazanovasınız ( anladınız).. hoşçakal yakışıklı (işte bunu hiçbir merkez bankasına hiçbir yatırımcı söyleyemiyor)

GE MB : benimle alay mı ediyorsunuz ( önce sen başlattın ama diyoruz kendisine) Bugünü nasıl geçireceğimi bilmiyorum. Benimle biraz daha kalın no'lur. ( gitme, bende aksiyon çok)

GB Y : üzgünüm ama olmaz (bunu diyebilecek yatırımcıyı ben de tanımak istiyorum)