Partiyi bozan olmak istemem ama ben Merkez Bankası’nın dün gece
şok faiz artırımından sonra sevinç gösterilerinin aşırılığa kaçmasını
gerçeklikten kaçış olarak değerlendiriyorum. Piyasayı canlı tutacak bir karar
olsun da ne olursa olsun düşüncesi hiç sağlıklı değil. Kısa vadeli piyasa
arzuları ile uzun vade ülke faydası çakışıyor sanki. Ama boşverin, radikal düşünceleriyle
ekonomide çığır açan İngiliz iktisatçı Keynes’in dediği gibi “uzun vadede
hepimiz ölmüş olacağız”
Merkez Bankasının,
kendisini sıkıştıran iç-dış gündemden sonra bir karar verme zorunluluğundan
bahsediyorduk. Ya kurun yüksek kalmasına razı olacaktı ya da uzun zamandır direndiği
faiz artırımına. Oysa iki tercihin de yan etkileri uzun vadede birbirine yakın,
kısa vadede farklı, ikisi de “kötü tercihler”. Hangisi daha az kötü, hangisinin
ekonomide negatif sonuçları daha kontrol edilebilir, telafi edilebilir? Merkez
bu sorunun cevabını faiz artırımında buldu, bize göre de yanlış bir tercih
değil.
Fakat sorun faiz artırımıyla
bütün sorunların üstesinden gelinebileceği, kurun kesin olarak yeni rekorlara
gitmeyeceği algısında. Faiz sihirli bir değnek değil, merkez bankalarının güçlü
bir silahı. Merkez bankalarının görev tanımları kriz döneminde değişmiş olsa da
hala fiyat istikrarı birincil sorumlulukları. TCMB kurdaki yükselişin fiyat
istikrarını bozucu, enflasyonu artırıcı etkisini gördükten sonra faiz artırdı.
Kurdaki yüzde 10’luk yükseliş enflasyonu %1.5 artırıyorsa, neredeyse bir ayda
yüzde 20 yükselen dolar kurunun artık müdaheleyi faiz cephesinden zorunlu
kıldı.
Ekonomistler genelde
karamsar insanlar. Parti havası biraz dağıldıktan sonra bu sefer yükselen
faizlerin kötü etkilerinden bahsediyor olacağız. Faiz artışının kötü
sonuçlarına girmeden önce vatandaşa bir iyi - bir kötü haberimiz var, iyi haber
; bankalardaki mevduatınız nihayet enflasyon üstünde bir getiri sunacak, fakat
kötü haber, bu kazanç çok sürmeyecek. Faiz artırımı üreticinin maliyetlerini
arttıracaksa ürün fiyatlarında bu etkinin fiyat artışı olarak katkısı
kaçınılmaz olacak.
Halkın bankalardan
kullandığı konut-otomobil-ihtiyaç kredileri var, geçmişte alınmış krediler için
çok sıkıntı yok, kredilerin büyük çoğunluğu TL bazında (tüketici kredileri 243
milyar TL) ve sabit faizli. Bankalar önümüzdeki dönem kredi faizlerini de
artıracak ama bu durum yeni kredi kullananları etkileyecek. TL’ye geçmişe göre
daha yüksek maliyete katlanarak ulaşabileceğiz.
Faiz artışından hazine de
olumsuz etkilenecek, yeni borçlanmalarda daha yüksek faizle borçlanılacak.
Artan faiz uzun süre yüksek
seviyelerde kalırsa daha yavaş büyüme, daha az yatırım daha az tüketim anlamına
gelecek. 2014-2015 zaten gelişmekte olan ülkeler için zor geçmesi beklenen
yıllar. Umalım da en az bedelle bu dönem atlatılsın. İşte bu yüzden kısa süre
devam etmesini beklediğimiz partiye uzaktan bakıyorum.