30 Mayıs 2014 Cuma

NOTLAR

USD/TRY 

TCMB’nın politika faizinde 50 baz puanlık indirimden sonra tartışmalar daha da büyüdü. Bir tarafta daha hızlı bir indirim bekleyenler, diğer tarafta faiz indirimini tehlikeli bulanlar argümanlarını ortaya koyadursun, faiz bütün dünyada geriliyor. Euro bölgesinin sorunlu ülkeleri, İtal-İspanya-Portekiz tahvil bono piyasasında kriz öncesi seviyelere döndü. Krizde yüzde 10 üzerinde faizle borç bulabilen ülkeler bugün yüzde 3 faizle karşı karşıyalar. Türkiye için de tahvil bono piyasasında farklı bir durum yok, mart ortasında 11.75 olan faiz bugün 8.5 seviyesine dayandı.

Kur tarafında önümüzdeki hafta için 3 önemli başlık var. Birincisi pazartesi günü MB’sının sunumu, Salı enflasyon rakamı ve Perşembe ECB toplantısı. Piyasa fiyatlamasında haziran ayında MB’nın 50 baz puanlık bir indirim yapması var, yani olası 50 puanlık indirim fiyatların içinde. Seyri keskin değiştirebilecek hamle ise ECB’den gelir beklentimizi koruyoruz. ECB bu sefer gerçekten “gevşerse” TCMB’nın elinde faiz indirimi için güçlü bir koz olacak, bu durumda 50 baz puanın üzerinde indirim konuşuluyor olacak.

Normal koşullarda bir ülkede faiz iniyorsa yerel para biriminin cazibesini kaybetmesi beklenir. Fakat çoğu durumda olduğu gibi kur tarafında da anomali devam ediyor. Çünkü Fed’in izni ECB’nin hamlesiyle gelişen ülkeleri rahat bir yaz bekliyor olabilir. Bu ihtimalle borsalar canlı, tahvil faizi geriliyor, gelişen ülkelerden sene başında kesilen ümitler tekrar canlanıyor. Sermaye ülkeye akıyorsa bu durumda yerel para biriminin değer kazanması ( şimdilik en azından değer kaybetmemesi), faizlerin gerilemesi borsaların yükselmesi bilinen denklem.
Tartışmaların alevlendiği günlerde Dolar/TL 2.11 seviyesinin hafif üzerine çıkmıştı, şimdi tekrar 2.10 seviyesinin altında. 2.10 seviyesinin altında olmak önemli, 200 günlük ortalamaya tekabül eden bu seviye altında seyir devam ettikçe paritenin 2.08-2.10 aralığına sıkışması veya 2.06 seviyesine kadar gerilemesi ihtimali canlı kalacak. 2.12 seviyesi üzerinde günlük kapanışlar olmadığı sürece şimdilik yükselişleri tepki olarak görmek mümkün.

  
ALTIN 

Altında geçen hafta bülteninde bahsettiğimiz sıkışma aşağı yönde kırılma ile sona erdi.Çarşamba günü 1300 dolara yakın seviyeden başlayan düşüşle şubat ayında gördüğü seviyesi görüldü. 1275-1310 seviyeleri arasındaki sıkışma, 1268 seviyesinin de altına inilmesiyle son buldu. Son durumda 1250 dolar seviyesi üzerinde kalma çabası devam ediyor.

Altın fiyatının incelerken dünya borsaları izlemeye devam ediyoruz. Riskli varlıklardan kaçış yoksa, endeksler yeni zirvelerine yükseliyorsa kısa vadede altın gibi güvenli bir liman aranılmıyor demektir. Mart ortasından bu yana SP500 endeksi yüzde 6 yükselirken altın yüzde 9 düştü. Hisse senetleri piyasasından kaçış yaşanmadığı sürece altın için yükselişler kalıcı değil.
Önümüzdeki hafta için altın fiyatını incelerken sadece borsa endeklerini değil, faiz cephesini de izlemek faydalı olabilir. Tahvil bono piyasasında gerileme yaşanıyor. ABD 10 yıllık tahvili 22 Mayıs 2013 Bernanke konuşması öncesi seviyesine geri döndü. Yüzde 3 seviyesinin hafif üzerini gören tahvil faizi bugün 2.47 seviyesinde. Avrupa’da da faizler rekor düşük seviyelere geriledi.

Borsalar canlı. Risk almaktan korkmayan yatırımcı yüksek endeks seviyelerinden rahatsız olmadıkça, örneğin SP500 için yeni hedef 1950 olarak kaldıkça altın 1200 desteğine doğru geri çekilebilir. 1250 seviyesi psikolojik bir destek bölgesi, bu seviyenin de altına iniliyorsa ümitler iyice kırılıyor olacak. Fakat hızlı geri çekilmenin tepki doğurması şaşırtıcı olmaz. 1275 seviyesine kadar yaşanabilecek yükselişleri sadece tepki hareketi olarak düşünebiliriz. 1300 dolar seviyesi üzerine çıkmadan kalıcı bir yükseliş beklentisinden bahsetmek zor.


EUR/USD 

Euro için kritik hafta başlıyor. Salı günü enflasyon beklentileri açıklanacak. Bu açıklamalardan ECB’nin olası hamlelerine dair beklentiler biraz daha netleştirilmeye çalışılacak ama büyük gün 5 Haziran Perşembe. Pariteyi 1,3992 seviyesinden 1,36 seviyesinin de altına indiren beklentilerin gerçekleşip gerçekleşmediğini izleyeceğiz.

Faiz indirimi, mevduata negatif faiz, kobi destekleyici ufak paket…bu olasılıkların hepsinin fiyatların içinde olduğunu düşünüyoruz. Elbette bahsedilen başlıklarda ana unsur” şiddeti” olacak, piyasaları yine etkileyecek ama yeni bir kırılma yaratacak güçte olup olmayacağı sorgulanmalı diye düşünüyoruz. Hatta toplantıdan saydığımız başlıklarda hafif bir paket çıkarsa paritede bir miktar düşüşe tepki de izlenebilir.

Fiyatlanmadığını düşündüğümüz 2 ihtimal var:

1   1-  ECB hiçbir şey yapmayacak, sözlü yönlendirmelerle haziran toplantısı bitecek: Bu durumda paritede tekrar 1.38 seviyesine doğru hareket şaşırtıcı olmayacak.
      2-    ECB’nin FED-BOJ benzeri varlık alım programı açıklaması: ECB’nin böyle bir hamlesi pariteyi hızla 1.35 altına çekebilecek.

1.3639 seviyesindeki 200 günlük ortalama civarında gezinen parite Perşembe günü itibariyle bu ortalama üstüne mi çıkacak, yoksa ortalama altına inip yeni bir yol haritası mı çizecek izleyeceğiz. 

29 Mayıs 2014 Perşembe

ALTIN YERE DÜŞMEKLE PUL OLMAZ FAKAT ?

Altın çarşamba günü 1300 dolara yakın seviyeden başlayan düşüşle şubat ayında gördüğü 1253 dolar seviyesine kadar geriledi.

Nisan ayı ortasından başlayıp geçen çarşamba gününe kadar devam eden sıkışma, 1275-1310 arası gel-git dönemi, 1268 seviyesinin de altına inilmesiyle son buldu. Şimdi 1250 seviyesinde tutunabilir mi sorusuyla karşı karşıyayız.

Ocak 2014’de 1200 seviyesinden başlayıp 1392 dolar seviyesine kadar devam eden yükseliş altın yatırımcısını umutlandırmıştı. Bu yüzde 16’lık primin içinde Ukrayna gerginliği de vardı, sene başında zayıf kalan borsa endeksleri de.

Bir varlığı değerlendirirken, ucuz ve alım için uygun diyebilmek için geçmiş zirvesinden çok uzakta olmanın önemli olmadığını altın bir kere daha gösterdi. 1900 dolar seviyesinden 1200 dolar seviyesine kadar düşmek (yaklaşık yüzde 35 oranında gerileme) altını cazip kılmadı. Çünkü yatırım yapmak için daha çekici görünen hisse senetleri piyasası güçlü bir alternatif olarak vardı. Altın fiyatının geleceğine dair öngörüde bulunurken dünya borsaları kesinlikle hesaba katılmalı diyoruz. Çünkü riskli varlıklardan kaçış yoksa, aksine endeksler yeni zirvelerine dokunuyorsa kısa vadede sığınılacak sakin bir liman aranılmıyor demektir, çünkü en azından o dönem için fırtına beklenmiyor demektir. Elbette piyasa beklentisi çoğu zaman rasyonel olmayabilir, beklentilerde hata payı olabilir ama gerçek şu; mart ortasından bu yana SP500 endeksi yüzde 6 yükselirken altın yüzde 9 düştü. Hisse senetleri piyasasından kaçış yaşanmadığı sürece altın için yükselişler saman alevi gibi.

1250 dolar seviyesine kadar gerileyen altın fiyatında önümüzdeki günlerde neler yaşanabilir bu sorunun cevabı yine paranın aktığı yönlerde bulunacak. Tahvil bono piyasasında gerileme yaşanıyor. ABD 10 yıllık tahvili 22 Mayıs 2013 Bernanke konuşması öncesi seviyesine geri döndü. Yüzde 3 seviyesinin hafif üzerini gören tahvil faizi bugün hiçbirşey olmamış gibi 2.43 seviyesinde. Sadece ABD’de değil Avrupa’da da faizler rekor düşük seviyelere geriledi. Hiçbir problemini tam olarak çözememiş, büyümeyen, rekor işsizlikle mücadele eden Avrupa’nın sorunlu ülkeleri yüzde 3 civarı faizle borçlanıyor bugün.


Borsalar hala canlı. Risk almaktan korkmayan yatırımcı yüksek endeks seviyelerinden rahatsız olmadıkça, örneğin SP500 için yeni hedef 1950 olarak kaldıkça altın 1200 desteğine doğru geri çekilebilir. 1250 seviyesi psikolojik bir destek bölgesi, bu seviyenin de altına iniliyorsa ümitler iyice kırılıyor olacak. 1300 dolar seviyesi üzerine çıkmadan kalıcı bir yükseliş beklentisinden bahsetmek zor.

6 Mayıs 2014 Salı

Draghi'yi helikopter mi sandın !!!

Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) perşembe günü gerçekleşecek toplantısında Draghi’nin “artık” eyleme geçeceğini bekleyenler var. Draghi sözlü yönlendirmeden, ya da daha sert bir ifadeyle lafla peynir gemisi yürütme çabasından vazgeçip harekete geçebilir. Harekete geçer de Euro Bölgesi’nin borsa endekslerindeki veya tahvil bono piyasasındaki coşkuyla üzeri örtülen sorunları çözülür mü ayrı bir konu, biz bugün Draghi piyasaya beklediğini verir mi onu tartışalım.

İlginçtir, kriz sonrası, bitti- geride kaldı derken, ekonomilerde büyüme problemi aşılamamışken, başta Fed olmak üzere gözler enflasyona çevrilmiş durumda. Fiyatların düzenli ve sürekli artmaması gelişmiş ülke ekonomilerini ve merkez bankalarını rahatsız ediyor. İşin tüketici tarafında düşük enflasyonun şikayet konusu olduğunu düşünmek zor. İşsizlik çok yüksek, büyüme yok, enflasyon yok…Tek neşe kaynağı Yunanistan’ın tekrar sahalara dönmesi, İspanya’nın Portekiz’in İtalya’nın çok düşük faizlerle borç para bulabilmesi.

Deflasyon tehlikesi, güçlü euro’nun deflasyona katkısı her ne kadar ECB’nin kur hedefi olmasa da bir noktadan sonra Draghi’yi de rahatsız etmiş olmalı ki kendisi de artık konuşmadan eyleme geçişe yakın olduğunu ifade etti. Büyüme hedefinden, enflasyon hedefinden uzakta kalmış Euro Bölgesi için ECB’nin yapabilecekleri sıralandı. Zaten piyasa şunu çok duydu “ koşulların gerektirdiği her türlü adımı atmaya hazır, her olasılığa açık bir ECB var”. Piyasada hemen atılabilecek adımlara dair senaryolar üretildi.

İlki ve en eskisi 0.25 olan politika faizinde indirim. Zaten sıfıra yakın politika faizinde 0.10 seviyesine veya sıfıra gerilemek hangi sorunu çözer? Piyasa politika faizinde indirimle tatmin olur mu ? Elbette parite çalkalanır, euro bir miktar değer kaybeder ama bu değer kaybı uzun sürmeyebilir.

İkincisi negatif reel faiz. Mevduat tutanın cezalandırılması hangi sıkıntıyı aşmada yardımcı olacak gerçekten merak ediyorum. İnsanları paralarını bankada tutuyorlar diye cezalandırıp onları tüketime yönlendirebileceğini düşünenlerin bu fikirlerini savunurken sağlam sosyolojik-psikolojik dayanaklara ihtiyaçları var. Yaratılan para sistem içinde, kredi sisteminde dönsün, reel sektöre katkı sağlasın deniyorsa bunun çözümü paranın cezalandırılması ile değil ekonominin geneline dair koşulları iyileştirme, tüketici güvenini arttırma, yatırımcı teşvik etme anlamında başka yerlerde aranmalı. Yani bu konu ECB’nin atacağı adımlarla değil, iktidarların atacağı ayağı yere basan, kısa vadeli olmayan kararlarla olabilir.

Üçüncüsü ve piyasaları en fazla köpürtebilecek başlık ise ECB’nin Fed benzeri varlık alım programı uygulaması. Draghi de helikopter Bernanke gibi para dağıtacak ve finansal sistem mutlu olacak. Spekülatif piyasalar bol euro ile şişecek ama ya reel ekonomi ne olacak? Fed bilançosunu 4 trilyon dolar büyüttü, SP500 Dow Jones endekslerinde rekor üstüne rekor kırdırıp balon tartışmalarından başka ne doğurdu? Parasal gevşeme krizin zirve noktasında alınabilecek ateşin sönmesi için gerekli bir karar olabilir, ateş bugün sönmüş olabilir ama işsizlik insanların iş bulma ümidi kalmadığı ve iş aramadığı için düşük, iş bulanlar geçici işlerde ve düşük ücretlerle çalışıyor. Ve yaratılan paranın eğer geri çekilecekse sistemde tekrar sorun yaratma tehlikesi var. Geri çekilmeyecekse o başka.

Şimdi ECB devlet tahvillerini ve özel sektör borçlanma kağıtlarını alsın deniyor. Alsın da, Almaya’nın tahvilini mi alsın Yunanistan’ın mı? 18 ayrı ülkenin özel sektöründen kamu kağıtlarından öyle bir sepet yapılmalı ki Alman vatandaşı sistem benim ödediğim vergi üzerinden sorunlu ülkeleri, o ülkelerin şirketlerini ayakta tutmaya çalışıyor dedirtmesin. Veya kriz öncesinde olduğu gibi Yunanlı politikacıyı gevşetmesin, Portekizli şirketi gereksiz risklerden uzak tutsun. İşin içinde teknik sorunların dışında çözülmesi gereken hukuki problemler de olacak.


Draghi, Bernanke değil. Fed benzeri bir hamleyi daha kötü günlere (Rusya-Ukrayna gerginliği) saklayıp, adım atacaksa politika faizini indirip mayıs ayını atlatabilir. Ayrıca hiçbir şey yapmayıp, Euro Bölgesi ekonomisinde sevindirici iyileşmelerden, muhtemel risklerden bahsedip hiçbir şey yapmazsa hiç şaşırmam.