29 Mayıs 2012 Salı

Dedikodusuz Olmaz


İnsan duygusal bir varlık, rasyonel değil. Yani karar alırken her zaman akla dayanan, ölçülü, hesaplı işler yapmayabiliyor.

Rasyonellikten uzak olmak, insan hayatının her aşamasında önümüze çıkıyor. Rasyonellikten uzak olmanın pişmanlığını kredi kartı ekstrelerimizde çok net görebiliriz mesela. Eksteler pişmanlıklarla-keşkelerle dolu.

Borsa yatırımcısının aldığı kararların  büyük bir kısmı irrasyoneldir, akılcılıktan uzaktır.

İMKB için konuşursak en yaygın yatırım stratejisi bilanço analizine göre veya teknik analize göre oluşur…derseniz yanılırsınız. En yaygın yatırım stratejisi “kop da gel sıyrıl da gel” dir.

Kop da gel sıyrıl da gel stratejisi için öyle uzun uzadıya analize, bilgiye, kafa yormaya da gerek yok. Size dedikodu, söylenti  yeter.  Dedikoduya söylentiye dayalı olarak işlem yapanlara dedikodu trader’ı denebilir. 

Dedikoducu borsacının  geleceğe ilişkin beklentileri, duygularının  etkisi altındadır.

Dedikodu iyidir ve gereklidir. Dedikodusuz piyasa olmaz.

Söylenti - dedikodu finansal piyasalarda neler olduğuna dair oluşan fikrin üzerindeki olumsuz etkisine rağmen gereklidir. Söylenti ticareti olmasaydı hisse senetlerinin işlem görmesi zorlaşırdı.

Hisse senetlerinin canlı bir piyasada işlem görmesi borsalar açısından önemli.

Dedikodu ticareti aslında dedikodu ticareti yapmayanlara daha büyük fırsatlar sunuyor. Söylentileri izleyen yatırımcılar söylentileri bilgi olarak algılar ve söylentilere bağlı olarak yatırım kararı verirler. Böylece gerçek bilgiye sahip olan yatırımcılar karşılarında işlem yapabilecekleri başka yatırımcıları bulabilirler.
Kısa vadede dedikoducular kazanabilir ama dedikoducunun finansal ömrü uzun olmayabilir.

25 Mayıs 2012 Cuma

Dolar/TL Elliott analizi


1.3873 seviyesinden başlayıp  1.6040 seviyesine kadar süren yükseliş dalgasına 1 dersek
1.6040-1.3873=0.2167 lik yükseliş. Bu 0.2167’lik yükselişin % 23,6 ve % 38.2 ‘lik oranlarını bulalım
% 23,6 = 0.0576
% 38,2 = 0.0827
%50 = 0.1083
2 dalganın hedefini görmek için
1.6040-0.0576 = 1.5464
1.6040-0.0827= 1.5213
1.6040-0.1083 = 1.4957
1.6040’dan başlayan düşüş grafikte 1.50’ de sona ermiş. Yani % 50’lik geri çekilme oranıyla.

1 ve 2’yi gördük, şimdi 3’ün hedefini bulalım
Minimum 3 = (1’in boyu * %161)+2’nin durduğu seviye . Yani
3= (0.2167 %161)+1.50
3minimum= 1.8488
Grafikte 3 diyebileceğimiz seviye 1.9214. Bu durumda 3’ün boyu 1.9214-1.50= 0.4214

Şimdi 4 için hedef bulalım.
Olası 4 = 1.9214-(0.4214*%38.2)=1.9214-0.1609=1.7605 veya
Olası 4 = 1.9214-(0.4214*%50)=1.9214-=1.7107
Grafikte 4. Dalga 1.7340 ‘da bitmiş.
4. dalganın boyu 1.9214-1.7340= 0.1874

Asıl soru şu: 4. Dalga bu seviyelerde bitecekse 5. Dalga hedefi ne olabilir ?
İlk önce, eğer 5+3’lük bir döngüdeysek, 5.dalga 3. Dalgayı geçmeli, yani 1.9214 seviyesini geçmeli.
3. dalga, 1. Dalga boyunun %161’ini geçmişti. Yani 3 UZAMIŞTI.
Bu durumda 5, 1’in boyuna eşit veya 1.618/2.618 katı olmalı.
1’in boyu = 0.2167
1.618 katı = 0,3506
2,618 katı = 0,5673
5. dalganın hedefi = 4’ün bittiği yer+0,3506 veya 4’ün bittiği yer+0,5673
5 = 1,7340+0,3506 = 2.084 veya
5 = 1,7340+0,5673 = 2,3013


24 Mayıs 2012 Perşembe

Yalan Dünya


BİZE YALAN SÖYLEDİLER

Herkes “büyümek” istiyor, insanlar,şirketler,devletler…Herkes

Ekonomik büyümeyi gayri safi yurt içi hasıla kavramıyla ölçmeye çalışıyoruz, bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin parasal değerini buluyor, önceki yıllarla kıyaslıyor, şu kadar büyüdük şu kadar küçüldük diyoruz.
Büyümenin “evrensel” bir değer olabilmesi için de fiyatları “dolar” cinsinden hesap ediyoruz.

Türkiye için konuşursak bir malın fiyatını dolar bazında değerlendirdiğimiz an, o fiyat otomatik olarak enflasyon oranı kadar artmış oluyor, çünkü doların TL değeri doğrudan enflasyonu etkiliyor. Dolar yükseldikçe enflasyon yükseliyor.

Büyüyoruz evet ama nasıl ?

Borçla üreterek.

İthalat yaparak. 100 dolarlık bir mal üretebilmek için 43 dolarlık ara malı, hammadde ithal ediyoruz. İhracatta rekor kırdık diyoruz ( 2011 yılı 135 milyar dolar) ama ithalatta da rekor kırıyoruz (240 milyar dolar)

Büyüyoruz ama büyümek için yeterli tasarrufumuz yok, başkalarının tasarrufuna ihtiyacımız var. Bu parayı bulamazsak büyüyemiyoruz.

Bütün dünya büyüyor.

Dünyanın GSYİH (gayri safi yurt içi hasıla)’sı 1990 yılında 22 trilyon dolardı. 2012 yılı için bu rakam 72 trilyon dolar olarak bekleniyor. Türkiye’nin GSYİH’sı  1990 yılında 202 milyar dolardı, 2012 için 818 milyar dolar olması bekleniyor.

Bütün dünyada son 10 yıldır düşük maliyetle uzun vadeli borçlanabiliyordunuz. Borçlandıkça büyüyor, büyüdükçe “başarılı” sayılıyordunuz.

Şimdi boyutları hala tam olarak kavranılamamış bir kriz yaşıyoruz. Çünkü sistem bize olmayan refah seviyesi yüksekliğinden, artan kişi başına düşen gelirden bahsediyor yıllardır. Yalan söylüyorlar.

Onlar yalan söyledikçe de krize giriyoruz. Ne Türkiye her yıl % 8,5 büyüyebilecek bir ülke ,ne de dünya gerçekte 22 trilyon dolardan 72 trilyon dolara giden bir dünya.

VOB 30 Endeks 24 Mayıs 18:30

VOB 30 Endeks 3 Nisan'dan bu yana düşüyor. 75 binlerden 65 bin'e geriledi.

1,5 ayda %13 oranında geri çekilme yaşandı. Bugün saatlik grafikte düşen kanalın da dışına çıkıldı.

Düşerken alınan pozisyonlar da düşüşü destekliyor ve düşüşün devamının olabileceğini gösteriyor. Günlük bazda  endeks 1000 puan düştü açık pozisyon sayısı 27 bin arttı. Haziran vadeli sözleşmede toplam 255 bin açık pozisyon var, ki bu rakam son dönemlerde görmediğimiz bir rakam. Birileri yüklüce pozisyon kapatıyor veya düşüşe oynuyor.

Yurt dışı piyasalarda içerideki kadar olumsuz bir durum yok. Türkiye negatif ayrışıyor. Kafalardaki soru şu " bizim bilmediğimiz bir şey mi var?"

Teknik göstergeler dip seviyelerde fakat böyle zamanlarda göstergeye dayanarak iş yapılmaz. Piyasanın yükselmesi için "içeriyi" hareketlendirecek bir habere, bu haberin KISA pozisyan alanları pozisyon kapatmaya zorlamasına ihtiyaç var. Böyle devam ederse piyasada 61 bin'e kadar teknik destek yok.


ALTIN 24 Mayıs 11:30

Altında 2 gün önce 1580-1569 ve 1525 seviyelerinden bahsetmiş ve kademeli alım önermiştik.

Dün 1533 seviyesi görüldü ve şu an 1555 civarındayız.

1520'li seviyeleri daha önce 2011'in eylül ve aralık aylarında görülmüştü.Grafikte formasyon olarak orta vadede üçlü dip, kısa vadede ikili dip görülüyor.

1520 şimdilik destek olarak çalışmaya devam ediyor.1557-1565 ve 1573 seviyeleri gün içi direnç bölgeleri.
Bugün için 1548'in altında kalınmazsa yükseliş beklentileri canlı kalır.




23 Mayıs 2012 Çarşamba

Foreks yatırımcısının en çok ilgisini çeken işlemler


Günlük ortalama 5.5 trilyon dolara ulaşan işlem hacmiyle dünyanın en büyük ve en likit piyasası olarak tanımlanan Foreks piyasalarında yatırımcılar euro/dolar paritesinden vazgeçmiyorlar.
Türkiye'de henüz emekleme aşamasında olan, yapılan yasal düzenlemelerle yatırımcıların güvenli işlem yapabilmelerine imkan sağlanarak işlem hacminin arttırılmasının planlanan kaldıraçlı işlemlerde Türk yatırımcılar, en fazla işlemi euro/dolar paritesinde gerçekleştiriyor.
İntegral Menkul Değerler'de, 2011 Ağustos ayından 2012 Mart ayına kadarki 6 aylık süreçte en çok paya 
yüzde 41,6 ile euro/dolar paritesi sahip olurken, onu 
yüzde 21,7 ile altın, 
yüzde 13,34 ile Dolar/TL, 
yüzde 4,4 pay ile Dolar/Yen, 
yüzde 3,9 ile pound,
 yüzde 2,7 pay ile gümüş, 
yüzde 1,2 pay ile petrol izledi.

Kaynak: thelira.com

22 Mayıs 2012 Salı

VOB30 Endeks

Vadeli işlemlerde haziran vade 30 endeks 475 puanlık yükselişle 68.150'den günü tamamladı.

Yurt içi piyasada yurt dışında yaşanan olumlu hava henüz yok. Hafta sonunda da belirttiğimiz gibi 68.500'ler geçilmeden veya 67.000 aşağı kırılmadan yaşanan hareketler "salınım" şeklinde.

Yarın 68.500 geçilebilirse 70.500'e doğru bir hareket yaşayabiliriz. Sanal portföyde pozisyonumuz yok.
68.500 rakamlarına yaklaşınca twitter'dan durum değerlendirmesi yapacağız.

Altın 22 Mayıs 14:30

Altın 1525 dolardan 1597 dolar seviyesine kadar yükseldi. Şu an 1580 dolar seviyesinde

Şimdi geri çekilme yaşanıyor.

Önerimiz kademeli alım ; alım için 1580 - 1569 dolar aralığı denenebilir.

1520 bir önceki dip seviye.


Ne yapsın Yunanistan?


Yunanistan seçimlerinden bir sonuç çıkmadı, Yunan halkı siyasette sivri uçlara doğru savruldu. Sokaktaki Yunan vatandaşı sadece bir oy kullanmış olmadı, gidişata tepkisini de gösterdi.

Finans piyasaları seçim sonuçlarından tedirgin. Şimdi daha yüksek sesle Yunanistan Euro’dan çıkar mı, çıksın mı tartışmaları yaşanıyor. Tam bu anda ekranlara bir haber düşüyor, habere göre dünyanın en büyük özel para basım şirketi De la Rue"nin Yunan Drahmisi basımı için hazırlıklara başlıyor.

Yunanistan Euro’dan çıkıp eski parasına drahmiye dönerse ne olur ?
Para basma yetkisi kendisinde olacağı için ekonomik kırılmaya parasal yönden müdahele imkanı bulabilir.

Yunanistan drahmiye geçse, yapılan hesaplamalara göre 1 Euro=1500 drahmi edecek.

Sorun şurada, Yunanistan Euro’dan çıksa sorunlarından da çıkış yolu bulabilecek mi ? Çünkü drahmi’ye geçilse ne olacak, Yunanistan’ın borcu euro bazında. Bu durumda drahmi basıp borcunu kapatabilir, denebilir. Fakat bunun da enflasyon yaratma ihtimali çok yüksek. AyrıcaTsipras ‘ın dediği gibi "yoksullar drahmi ile yaşayacak zenginler euro ile her şeyi alacak"

Yunanistan zaten borcunun %75’ini sildi, ödemiyorum dedi. Mesele zaten Yunanistan değil, Yunanistan’da yaşananların diğer ülkelere örnek teşkil etmesi, siyasetin ekonominin içinde güç dengelerinin bozulması, koltukların kaybedilmesi.

Yunanistan’ın cürmü nedir ki bu kadar karıştırsın dünyayı ? Yunanistan’ın bir gün bu hale düşeceği bilinmiyor muydu ? Tabii ki Yunan bankalarına Yunan halkına, devletine borç veren Alman Fransız İtalyan bankaları bu borcun bir gün ödenemeyecek hale geleceğini biliyordu. Ama kimse oyunbozan olmak istemedi, çark dönüyordu. Yunanistan kazandırıyordu.

Yunanistan krizi çıktı da ne oldu ? Bu kriz 2 yıl uzayacağına daha kısa sürede bitemez miydi ? Elbette biterdi. Yunanistan meselesi aylarca Alman medyasında gözlere sokuldu. Almanya karar alıcı, hüküm verici konuma geldi. Ayrıca Yunanistan battıkça euro dolara karşı zayıfladı. Euro düşük kaldıkça da Almanya ihracatından memnun. Hem siyasi hem ekonomik kazanç.

Yunan halkı yüksek bir bedel ödeyecek, o muhakkak. O bedel şimdiki sokak kavgalarından, artan işsizlikten vs. daha büyük olabilir. Şimdiden kamu kurumlarında, büyük özel şirketlerde Alman yetkililer dolaşıyor. Çünkü adalara turistik turlar düzenleyerek işin içinden çıkamayacaklar. Avrupa Birliği’nin “büyük” devletleri de Yunanistan’dan değil, Yunanistan’ın yaratacağı “kelebek etkisi”nden korkuyorlar.

Bir şey daha var, bu hikayenin bazı kısımları size de tanıdık geliyor mu ?

21 Mayıs 2012 Pazartesi

İşsizlikte hangi noktadayız ?


Bir ekonomide çalışmak istediği halde iş bulamayan yetişkinlerin olması halinde, söz konusu ekonomide işsizlik var demektir. Yetişkin demek “15 yaş üstü” demek.
Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK ‘in standartlara göre işsiz sayılabilmeniz için ;
15 yaşından büyük, son 3 ayda iş aramış, 15 gün içinde istihdam edilebilecek durumda olmanız gerekiyor.
•         İş bulma ümidi olmadığı için son 3 ayda iş aramayı bırakmış ama iş olsa çalışacak olanlar
•         Mevsimlik işlerde çalıştığı için iş aramayanlar ama sürekli iş bulsa çalışmaya hazır olanlar
•         Ev kadını, emekli,kira geliriyle yaşayanlar, yaşlı-hasta olduğu için iş aramayan ama iş bulsa çalışacak olanlar işsizlik hesaplamalarına dahil edilmezler
Türkiye’nin nüfusu 72.925.000
15 yaş üstü çalışma çağındaki nüfus 54.122.000
İşgücü ( çalışan ve iş arayanların toplamı ) 26.254.000
Çalışabilir nüfusun % 49’u çalışmakta veya iş aramaktadır.
İşgücünü oluşturan 26.254.000 kişinin 23.678.000’i çalışmakta, geri kalan 2.576.000’i işsizdir, iş aramaktadır.
İşsizlik oranı = işsiz sayısı(2.576 bin) / işgücü (26.254bin) * 100 = % 9.8
İstihdam edilenlerin % 71.5’i erkek, %28.5’i kadın.

Avrupa’da işsizlik oranı yüzde 10. Türkiye için de aynı oran aşağı yukarı geçerli. Avrupa Birliği içinde İspanya’da işsizlik yüzde 23, Yunanistan’da yüzde 20,  Portekiz’de yüzde 14. Bu durumda Türkiye işsizlik oranları açısından, örneğin, İspanya’dan çok daha iyi durumda. Mı? Acaba?
Ekonomik verileri sadece rakamlar üzerinden değerlendirir, detaya bakmazsak yanılırız.
İspanya ile Türkiye’yi sadece 2 başlık üzerinden karşılaştıralım. Daha iyi miyiz görelim.
İŞGÜCÜ (çalışan ve iş arayanların toplamı) açısından: İspanya’da 15 yaş üstü nüfusun %60’ı işgücü piyasasında. İspanya’da 23 milyonluk işgücünün 17 milyonu çalışıyor, 6 milyon işsiz var.
Türkiye’de 26 milyon iş gücü var, 2,5 milyon işsizimiz var. Bu %10 demek.
Bu durumda İspanya bizden daha iyi durumda. Çünkü Türkiye’de de İspanya gibi 15 yaş üstü nüfusun yüzde 60’ı piyasaya çıksaydı işsizlik oranımız %25 görünürdü.
KADIN ÇALIŞANLAR açısından: İspanya’da kadınların işgücüne katılım oranı % 53.Türkiye’de ise kadınların ancak  % 28’i işgücüne katılıyor. Türkiye’de işgücüne dahil olmayan 15 yaş üstü kadın nüfus 20 milyon. 20 milyonun 12 milyonu kendisini “ev hanımı”
Türkiye’de de kadınların yüzde 30’u yerine, İspanya’daki gibi, yüzde 53’ü “iş arıyor”görünselerdi, bugün 1 milyonu bulmayan resmi işsiz kadın sayımız 7,5 milyon, % 11,3 olan kadın işsiz oranımız da % 51 olacaktı.

İşsizliğimizin düşük çıkmasında kadınların “evde” olmasının faydasını görüyoruz. Bu iyi bir şey midir ? Kadınların çalışma oranı batılı ülkelerde  erkek nüfusun yarısı.

Herhangi bir ekonomik veride sadece “rakamsal iyilik veya kötülük” sizi yanıltmasın. İleride veya geride olma, geri kalmışlık veya gelişiyor olmak detaylarda gizli.

20 Mayıs 2012 Pazar

VOB 30 - 20 Mayıs Pazar

VOB30 endekste şaşırtıcı bir durum yok.
Cuma günü 67 binin altına sarkma oldu ama toplarlandı ve 67.700 seviyesinden kapandı.

Düşüş trendinde hareketler devam ediyor. G8 toplantısından "süpriz" bir açıklama gelmedi. "Yunanistan euro'da kalsın","gidin" demelerini beklemiyorduk zaten.

Piyasada yükselişi zorlayacak sebep aradığımızda çok fazla bahane bulamıyoruz. Tek söylenebilecek olan şey " çok düştü, tepki gelmeli". Nisan ayının başından itibaren düşüyoruz. Spot 30 endeks 77.400'den 67.250'ye geriledi. %13 'lük bir düşüş. Spot endeks için 67 binin altı "boş" görünüyor. Yani 67 binin altına sarkılmaya başlanırsa daha sert düşüşler yaşayabiliriz. Bu yüzden piyasa olabildiğince 67 binden uzak durmaya çalışacaktır.

Tutar mı ? Göreceğiz.

Bu hafta için önerim grafikte de görülebileceği gibi kanal içi hareketleri takip etmek.
67 bin seviyelerinde LONG 69.500-70.500 aralığı SHORT

Sanal portföyde gün içinde değişiklik olursa twitter üzerinden takip edebilirsiniz.



18 Mayıs 2012 Cuma

Haziran vade 30 Endeks

Perşembe günü için VOB30 endeks için düşüş bekliyorduk 69.500-70.000 aralığında SHORT önermiştik.
Dün piyasa açıldıktan sonra yaklaşık 1 saat boyunca 69.200-69.600 aralığında hareket yaşandıktan sonra piyasa gerilemeye başladı gün içinde en düşük 67.825'i gördük ve  68.100 seviyesinden gün tamamlandı.

Sanal portföyü takip edenler görebilmiştir dün 69.400'den KISA pozisyon açtık, fakat piyasayı takip edemeyeceğimden dolayı 69.000 seviyesinden pozisyon kapattık, tweeter'dan da pozisyonu erken kapattığımızın farkında olduğumuzu işaret ettik.

Bugün ne olabilir ?

Bugün piyasanın 67.300'lere sarkıp sarkmadığını izleyelim. Bu bölgeye gelir de tutunursa piyasa ufak bir tepki olabilir.

Haftanın son günü, extra bir durum olmazsa şimdilik pozisyon açmama taraftarıyım. Ama bir "ihtimal" görürsem twitter'dan paylaşacağım.

16 Mayıs 2012 Çarşamba

16 Mayıs VOB30 endeks

Haziran vadeli endeks için dün "68.000-68.500 aralığında LONG yapılabilir, hedef 69.500-70.500" demiştik, piyasa beklentimize uygun hareket etti.

Günü 69.475 puandan 1050 puanlık artışla kapattık.

Şimdi ne yapılabilir ?

69.500-70.500 aralığında SHORT denenebilir. Açılan short pozisyonları kapatmak için 68.500-68.000 aralığı beklenebilir.

Aşağıda endeksin saatlik grafiğini görebilirsiniz.



14 Mayıs 2012 Pazartesi

Haziran vade 30 endeks

Günü 68.725 seviyesinden 1600 puanlık kayıpla kapattık.

Kapanış 200 günlük ortalamanın altında 60 binden başlayıp 75 binlere giden yükselişin yarısını geri almış durumda.

Şimdi daha kritik bir yerdeyiz. Önümüzdeki birkaç gün daha 200 günlük ortalamanın altında kalırsak 66 binlere inme ihtimalimiz yükselecek.

Oyunu şöyle kurabiliriz " 68.500'ün altına sarkılır, panik büyür, tam 66.500 ler daha yüksek sesle konuşulmaya başlanırken yukarı hareket denenir, yatırımcının kafası iyice karışır"

Ne yapılabilir ?

68.000-68.500 aralığında kısa vadeli LONG denenebilir. 69.500-70.500 aralığında pozisyonu kapatmak üzere.


Endeks 30 Haziran vade grafiği

Endeks kritik seviyelerde seyrediyor.

69 bin seviyesinde bulunan 200 günlük hareketli ortalama endekse destek olmaya çalışıyor.

59.700'den başlayıp 76.800'lere kadar devam eden yükselişin Fibo düzeltme seviyelerinden % 38.2'lik oranı gösteren 70.300 seviyesinin altındayız. 68.300 3. Fibo destek oranımız. Bir süre 68 bin-70 bin arasında salınabiliriz.

Asıl kırılma 68 bin seviyesinin altına sarkılırsa yaşanır. Hedef 66 bin olur.

70.500'ün üstünde kalabilirsek ilk hedef 71.500


Brent Petrol Fiyatları

2010 yılının Ağustos ayında 70 dolar seviyesinden 2011'in Nisan ayında 126 dolara kadar yükselen brent petrol 6 aylık düşen-yatay piyasada hareket ettikten sonra 102 dolara kadar gerileyip Mart 2012'de tekrar 126 doları gördü.

Grafikte 200 günlük hareketli ortalama yukarı yönde kırıldıktan sonra sert hareketlerin yaşandığı görülüyor.

126 dolar zirvesini ikinci kez gördükten sonra brent petrolde gerileme başladı. Yaklaşık 7 gündür fiyat 200 günlük ortalamanın da altında.

Hafta sonu Suudi Arabistan'dan "petrol düşer" anlamına gelen açıklamalarla beraber bugün brent 110 dolar seviyesinde.

200 günlük ortalamanın altında kalındıkça fiyatta gerilemeyi bekleyebiliriz. Düşüşte ilk duraklar 109-106 ve 102 dolar seviyeleri. Bu seviyelerin altında Şubat 2011'den bugüne inilmemiş 98 dolar seviyesi var.

Kısa vadede 106 dolar...belki
98 dolar ve altı...?


12 Mayıs 2012 Cumartesi

Borsacının İddaa Macerası

Futbolu anlamak/kavramak konusunda kendimi bir ilkokul çocuğu kadar, hatta daha az bilgili hissediyorum. Bu durum, borsada işlem yapmaya yeni başlamış yatırımcıların hali gibidir.

Birilerinin futbol maçları üzerine bahse girip para kazandığını, hatta geçimini buradan sağladığını duydum. Bu, borsada duyduklarıma çok benziyordu.

Peki, ben neden kazanacak takımı tahmin edip para kazanamayayım? En yakın iddaa bayisini buldum ( yani borsada hemen kendime bir yatırım hesabı açtım)

Fikstüre baktım (yani borsayı izlemek için ekran karşısına geçtim) Futboldan anlamadığım için sadece 'oranlarına' bakarak, düşük oranlı ama kazanma ihtimali yüksek 4 takımı işaretledim. (yani borsa ekranı karşısında, rakamsal değeri düşük ama tanımadığım 4 şirketi alım için uygun buldum gibi bir şeydi bu)

Sıra ne kadar para yatıracağıma geldi. Ne kadar parayı kaybetmeyi göze alabilirdim? Cebimden düşse üzülmeyeceğim 10 TL ile başladım.

Kimse kaybetmekten hoşlanmaz, ben de hoşlanmıyordum. Kendimce riskimi azalttım ve ev sahibi takımın galibiyetine veya beraberliğe 'çifte şans'a oynadım. Ama borsalarda beraberlik yoktu, ya zafer ya mağlubiyet.

Aslında İddaa, borsaya benziyordu:

  1. Sistemin nasıl çalıştığını bilmek zorundaydım.
  2. Kabul edebileceğim risk seviyemi belirlemeliydim.
  3. Oyuna girebilecek kadar param olmalıydı.
  4. Analiz yapmalı ve 'kazandıracak olanı' bulmalıydım.

İddaa tahminlerim ne mi oldu? 2 günde %264 oranında kazandım. Ben bu işi biliyordum artık !

Ama şunun farkındayım: Sistem (borsa) sonsuza dek kazandırmayacak. Ben de 'bilinçli bir yatırımcı' olarak çoktan ana paramı çektim ve kazandığım parayla oynamaya devam ediyorum. Futbol artık benim için keyifli.

Fakat borsalar, çoğu yatırımcı için bir mecburiyet olabiliyor.

'Mecbur' olanın kazanamayacağını biliyorum.

Kazanmak için futbol uzmanı olmaya gerek yok belki, ama 'risk analizi ve para yönetimi' şart.

Yani futbolda iddaa, bazıları için borsada yatırım!!! yapmaya fena halde benziyor.


Published with Blogger-droid v2.0.4

11 Mayıs 2012 Cuma

İstatistik mi aldatmaca mı ?

İstatistik belirli bir amaç için veri toplama, tablo ve grafiklerle özetleme, sonuçları yorumlama, sonuçların güven derecelerini açıklama, örneklerden elde edilen sonuçları kitle için genelleme, özellikler arasındaki ilişkiyi araştırma, çeşitli konularda geleceğe ilişkin tahmin yapma, deney düzenleme ve gözlem ilkelerini kapsayan bir bilimdir. Belirli bir amaç için verilerin toplanması, sınıflandırılması, çözümlenmesi ve sonuçlarının yorumlanması esasına dayanır.


Tanıma bakınca istatistiğin hayatı anlamayı kolaylaştıran bir alan olduğunu anlamak zor değil. 


" üç çeşit yalan vardır ; yalanlar, kahrolası yalanlar ve istatistik" Mart Twain


İstatistik rakamlarla yalan söylemeyi kolaylaştıran ve yalanı masum-haklı çıkaran bir bilim midir?


İstatistikte en sıkıntılı konu "ortalama almak". Bir konu hakkında ağırlıklı durumu ortaya koymak için hiçkimsenin itiraz etmeyeceği sonuçlar çıkarmak...


Mesela "Türkiye'de kişi başına gelir 2011 yılında ortalama 10.440 dolar oldu."


İstatistiğin uzun uğraşılarla ortaya koyduğu bu ortalama rakam doğruya ne kadar yakın ? Her Türk vatandaşının cebinde kabaca 10.000 dolar mı vardı ? Türkiye 5 kişinin yaşadığı bir ülke olsaydı, 5 kişilik ekonomik faaliyetler sonucu şöyle bir tablo çıksaydı


49.000 dolar geliri olan kişi sayısı : 1
1.000 dolar geliri olan kişi sayısı   : 4


Bu durumda 5 kişi ve toplam 50.000 dolarlık gelir var. 53.000 / 5 = 10.600 "Kişi başına gelir bu ülkede 10.600 dolardır" dersek, gerçeğe ne kadar yakın olacağız?


"Ortalama" diyerek başlanan her kavram "doğru olmayan"ın sınırlarının çok yakınlarında geziyor demek olabilir.


Ortalamadan uzak olun...Hayatın her alanında.

Merkez Bankası sonsuza kadar dövizi tutabilir mi?


 Para bir maldır, fiyatı diğer mallar gibi enflasyon karşısında değer yitirir. Normal şartlar altında, bir ülkenin enflasyonu diğer bir ülkeden fazla ise, enflasyonu fazla olan ülkenin parasının aradaki enflasyon farkı kadar değer kaybetmesi gerekir. İşte, baz alınan bir yıla göre, kurun olması gerekenden ne kadar pahalı veya ucuz olduğunu ölçen bir endeks, reel efektif döviz kuru endeksidir.

Reel Efektif Döviz Kuru Endeksi'ne göre para enflasyona kadar değer kaybeder. TR’deki enflasyon oranı ABD’deki enflasyondan yüksek olduğu sürece, teorik olarak TL’nin değeri USD’ın değerinden düşük olmalıdır.
•REDKE’ni Merkez Bankası hazırlar. 
•REDKE=100 ise TL yabancı para birimine göre olması gereken seviyededir.
•REDKE>100 ise TL aşırı değerli
•REDKE<100 ise TL aşırı değer kaybetmiş.
ekteki tabloya bakalım

Dönem        TÜFE  Bazlı Reel Efektif Döviz  Kuru (2003=100)                                TÜFE -Gelişmekte Olan Ülkeler- Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru (2003=100)                   TÜFE -   Gelişmiş Ülkeler Bazlı - Reel Efektif Döviz Kuru (2003=100)
Oca.11 121,26 97,73 131,44
Şub.11 117,34 94,67 127,14
Mar.11 115,87 94,21 125,19
Nis.11 118,34 96,88 127,52
May.11 117,25 95,79 126,45
Haz.11 113,30 92,63 122,17
Tem.11 109,39 88,98 118,16
Ağu.11 103,51 84,64 111,59
Eyl.11 104,91 85,22 113,38
Eki.11 106,57 86,32 115,31
Kas.11 110,49 89,62 119,48
Ara.11 109,48 87,96 118,81
Oca.12 112,38 88,81 122,71
Şub.12 115,80 91,50 126,46
Mar.12 114,15 90,17 124,67
Nis.12 115,68 91,85 126,11

 
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
İstatistik Genel Müdürlüğü
Ödemeler Dengesi Müdürlüğü


Endeks 2012 yılının başından itibaren tüfe bazlı-gelişmekte olan ülkeler bazlı-gelişmiş ülkeler bazlı rakamlarda 2011'in son 7 ayının üzerinde
 Yani TL değerli.
Merkez Bankası bu durumun zaten bilincinde, döviz kurunu düşük tutarak TL'yi değerli yaparak enflasyonla mücadele etmeye çalışıyor. Merkez Bankası zaten "TL'ye güven gerisini merak etme sen" demişti.
Fakat bu durum yani TL'nin değerli kurun düşük kalması nereye kadar devam eder?
Sonsuza kadar değil.

10 Mayıs 2012 Perşembe

Altın fiyatları ne olur?

"parıldayan herşey altın değildir"


Altın fiyatlarında uluslararası piyasada düşüş var. Şu an itibariyle altının onsu 1590 dolar civarında. 1650 dolar civarından sert bir düşüş yaşandı.

Herhangi bir finansal enstrümanda "değer"i hesaplayabilmek için sadece fiyat üzerinden konuşmak bizi yanıltabilir, biraz derine inmek gerek olanları anlayabilmek için.

Neden altın alıyoruz ?
ü  Siyasi istikrarsızlık
ü  Ekonomik istikrarsızlık
ü  İç savaş
ü  Finansal ortama duyulan güvensizlik
ü  Yatırımcı psikolojisi
ü  Bireylerin risk tercihi

Yukarıdaki maddeler altına yatırım yapmanın temel tetikleyici unsurları. Şu an dünyada belli oranda ekonomik- siyasi istikrarsızlık vadır diyebiliriz. Ama "altın" denince gözlerimin parlamasına neden olan faktörler; yatırımcı psikolojisi ve risk tercihi.

Altın da bir mal. Her mal gibi altının da fiyatı arz ve talebe göre değişir. Talebi artan arzı azalan (kıtlaşan) malın fiyatı artar. Bu durumda altın fiyatları ne olur diye düşünüyorsak şu sorudan başlamamız gerek ;
Altına fiziki talep var mı, yoksa kağıt üzerinde alınıp satılan altınlarla fiyatlar manipüle mi ediliyor ?
Sorunun cevabı tablo.

Altın talebi ( ton )

 yıllar                 2006     2007     2008     2009     2010     2011
mücevherat        2283     2405     2187     1747     2017     1963  
teknoloji              458        462       436      368       464      464
yatırım                659        686     4483     1271     1568     1641
toplam               5406     5560     5814     5395     6061     6079

Tablodan çıkan sonuç; altına fiziki talep azalıyor ancak yatırım amaçlı işlemlerde altın daha çok tercih ediliyor. İşin içine “yatırım” girince fiyatta “spekülasyon” olgunu gündeme geliyor. Spekülasyon denince de finansal balonlar-patlamalar-çöküşler akla geliyor.
Altın fiyatlarında balon oluştu mu ?
Bugüne kadar piyasalarda patlayan balonlara ve balonların patlayana kadar yaptığı performansa baktığımızda;

Palladium 2001 de patlamadan önce %1242 yükseldi

Altın fiyatları 1980'de patladığında, altın %2276 oranında yükselmişti.

Şu anda ise kriz başlangıcından itibaren altın yaklaşık %550 oranında yükselmiş durumda .

Altında  “balondan” bahsedebilmek için yeterli veri elimizde yok.
Önümüzdeki dönemde altın ne olur sorusunun cevabı yine arz ve talep dengesinde.
Fakat fiziki talep veya fiziki arzda değil. Altında pozisyon almış oyuncuların hamlelerinde.

Trader için doğru yanlış yoktur, fırsat vardır.


1842 – 1924 yılları arasında yaşamış, İngiltere'de klasik okul adı verilen iktisadi düşünce akımının lideri kabul edilen ve Keynes’in hocası Alfred Marshall der ki "iktisadi hipotezleri ele alan iyi bir matematiksel teorimin iyi iktisat olması fazla muhtemel değildir. Bu yüzden ben kendi çalışmalarımda şu kuralları fazlasıyla benimsemeye dikkat ettim:

(1) Matematiği bir araştırma dili olarak değil de bir steno dili olarak kullan.

(2) Çözüme ulaşıncaya kadar onları kendine saklamaya devam et.

(3) İngilizceye çevir.

(4) Sonra gerçek hayatta önemli olanları örneklerle açıkla.

(5) Matematiği yakıp kül et.

(6) Dördüncü kuralı yerine getirmede başarılı olamıyorsan, üçüncü kuralı yok et."
Günümüzde iktisat bilimiyle ilgilenenlerin yaptıkları yüzyıl öncesinden farklı değil. Dün öngördüklerinin bugün neden gerçekleşmediğini yarın açıklayabilen insana ekonomist diyoruz (Laurence J. Peter).
İktisatçılar her zaman haklıdır, ama uzun vadede.
Bir de trader tanımı var, kabaca al-sat yapan kişi şeklinde tanımlanan. Traderlar; ulusal ve uluslar arası piyasalarda hisse senedi, faiz ,forex, emtia vs. piyasalarında değişik stratejilerle işlem yapan ve giderek daha çok kendilerinden bahsedilen insanlar.
Trader’ın amacı kar elde etmek veya karını korumak, riskini minimize etmektir. Bunu da bir finansal enstrümanda kazanç amacıyla pozisyon almışken, başka bir enstrümanda asıl pozisyonundan doğabilecek risklere karşı kendisini koruyacak işlemle gerçekleştirebilir.
Yani trader al-sat yapmaz aslında, pozisyon alır. Örneğin döviz kurunda yükseliş bekliyorsa (ki bu spekülasyon yapıyor demektir, herhangi bir enstrümanda düşer-çıkar diyen herkes gibi) harekete geçer ve beklentisine göre pozisyon alır. Trader düşüncesini eyleme geçirebilme riskini alabilen, hareket etme kabiliyeti olan kişidir.
Trader çoğunlukla kısa vadeli düşünür, bazen 1 ay bile trader için uzun bir vade olabilir.
Traderla iktisatçı arasındaki farklar da bu iki grubun tanımlanmasından itibaren başlamış olur.
İktisatçının teorisinin ispatı için uzun vadeye ihtiyacı vardır, iktisatçı kısa vade yaşananlar hakkında yorum yapmaktan kaçınır. Trader ise kazanmak için kısa vadeyi değerlendirip doğru hamleyi yapmak zorunda.
İktisatçı düşünür, trader eyleme geçer. İktisatçı teori geliştirir, trader işlem yapar.
İktisatçı haklı çıkmazsa buna bahaneler bulabilir fakat trader haksızsa bunun bedelini hemen kayıpla öder.
İktisatçının risk olarak gördüğü konu trader için kazanç fırsatı olabilir.
Trader’ın ” gerçeğe” “doğruya” ihtiyacı olmayabilir, onun için önemli olan finansal doğrunun veya yanlışın nasıl algılandığı ve bu algının kazanç fırsatı doğurup doğurmadığıdır. İktisatçıya göre ekonomik yanlış, yanlıştır, yanlışın düzeltilmesi için yapılacaklar hakkında fikri de vardır. Trader için doğru-yanlış yoktur, fırsat vardır.
İktisatçı ekonomiyi ilgilendiren bir konuyu tartışabilir ( genellikle de tartışır, birinin ak dediğine diğeri kara der ve bundan zevk alınır), traderın tartışmaya vakti yoktur.  Trader’a göre önemli olan fikri mücadele değil, banka hesabının büyütülmesi mücadelesidir.

Herkesin Ekonomisti Kendine Güzel


Ekonomi bilim midir değil midir, bu meseleyi hala tartışanlar olsa da ekonomik gelişmeler, sonunda cebimizdeki para miktarını etkileyen ekonomi politikaları, ülke gündemindeki yerini kimseye bırakmıyor. Hepimiz ucundan köşesinden döviz, borsa,faiz,enflasyon vs. gibi ekonomik kavramları gündelik hayatımızda kullanıyoruz. İktisadi kavramlarla beraber, bu kavramları sürekli tartışan, birinin dediğine diğerinin itiraz ettiği, böylelikle de kafaları iyice karıştıran ekonomistler de etki alanlarını arttırıyor. Biz de artık takım tutar gibi iktisatçı tutuyoruz, herkesin ekonomisti kendine güzel.
Ekonomist kimdir ? Ekonomideki kişilerin hareketlerini anlama, yorumlama ve tahmin etmeye çalışan kişi. Bireyden devlete değişik aktörlerin, bazen as oyuncu bazen figüran gibi rol aldığı bir sahne de ekonomi.
Ekonomistler daha çok kriz zamanlarında kıymete biniyor. En son krizde Roubini örneğindeki gibi. Senelerce felaket olacak dersiniz, bir gün felaket olur, ben demiştim der, felaketin kaymağını yersiniz. Daha çok kriz zamanlarında iktisatçılar takip edilir diyoruz çünkü, içinde bulunulan felaketi en mantıklı şekilde iktisatçı açıklayabilir . Herhangi bir ekonomi konusunda herkes bir şeyler söyleyebilir, dedikleri tutmazsa problem olmaz. Ekonomistler de fikir beyan eder, ama tutmazsa kendileriyle dalga geçilir, “ anlı şanlı prof.lar,bunun için mi o kadar sene eğitim aldınız, siz de bilemediniz biz de” denebilir. Fakat ekonomistlerin geleceği görememe konusunda şöyle bir ayrıcalıkları var; evet ben sade vatandaş olarak geleceği göremeyebilirim, ekonomist de göremez, ama Mahfi Hoca’nın dediği gibi  ekonomist, neden öngörülerinin tutmadığını açıklayabilir (kolay bahane bulur) bense sade vatandaş olarak açıklayamam. Farkımız bu.

İktisatçı, işinin başındayken bir teknisyenden farksızdır aslında. Önüne gelen verileri alır değerlendirir, bir model kurar, modeli olabildiğinde detaylandırıp analizini tamamlar,soran olursa matematiksel yöntemlerle iddiasını da ispat eder. İktisatçı ekonomik tablonun geneline bakıp bir yorum yapar  ancak; neden sürekli kriz yaşıyoruz, neden cebimdeki paranın değeri sürekli düşüyor dediğinizde topu taca atar, yani siyasete… Ülke kötü yönetiliyordur, siyasetçilerin derdi sade vatandaşın problemi değildir,daha büyük meselelerle uğraşılıyordur. Halbuki siyasetle ekonomi çok nadir birbirinden ayrıdır.
1929 büyük ekonomik buhranın meşhur iktisatçısı Keynes'in dediği gibi, "iktisatçılarla siyaset felsefecileri, ister doğru olsunlar, isterse hatalı, genel olarak düşünülenden çok daha etkilidirler. Aslında dünyayı yöneten başka bir şey de pek yoktur.”
Kendisi de iktisat eğitimi almış bir Yılmaz Özdil fıkrasıyla yazıyı bitirelim:
Rusya, SSCB yıkılmak üzere, Kızılmeydan’da askeri törende Gorbaçov tribünde, kızıl ordu ne kadar mahvedici bir güç olduğunu göstermek için, olanca haşmetiyle resmi geçit yapıyor, en önde ikişer metre boyundaki seçkin askerlerin taburu, rap rap yürüyor. Hemen arkasından, namlularını havaya dikmiş halde, tanklar geliyor. Onların arkasından teknoloji harikası nükleer füzeler... O da ne! füzelerin arkasından elinde pipo, ince gözlüklü, entel  tipler yürüyor... Komutanlar  telaşlanıyor tabii, "eyvah" diyorlar, alakasız adamlar resmi geçide sızmış... Gorbaçov, eliyle işaret ederek, "sakin olun" diyor, "resmi geçide ben soktum onları, telaşlanmayın, onlar bizim ekonomistlerimiz... yaratabilecekleri hasarı tahmin bile edemezsiniz!""